Dizel arabaların yerel yönetimlerce yasaklanabilmesini sağlayan teklif İsveç hükümeti tarafından kabul edildi. 1.3 milyon dizel arabayı etkileyecek düzenlemeyle sadece elektrikli araba kullanımı bile zorunlu hale getirilebilecek.
Dünyanın en büyük otomobil üreticilerinden Volvo'nun merkezinin bulunduğu İsveç, dizel otomobilleri yasaklama yolunda önemli bir karara imza attı.
Sosyal Demokratlar ve Yeşil Parti'den oluşan merkez sol koalisyonu, yerel yönetimlere hava kirliliğini önlemek ve çevreyi iyileştirmek için eski dizel araçların kent merkezlerinde kullanılmasının engelleyebilme yetkisi veriyor.
2020 yılından itibaren şehir meclisleri ve belediyeler çevresel bölgeler oluşturarak bu bölgelere özgü araç düzenlemesi yapabilecek. Sadece Euro 5 ve Euro 6 dizel standartlarının izin verildiği yeni düzenlemede, 1 Temmuz 2022 yılından itibaren Euro 5 de kullanılamaz olacak.
Euro 5 standardının 2009, Euro 6'nın ise 2014 yılında çıktığı düşünüldüğünde İsveç yeni mevzuatta bundan daha eski araçları trafikten men etmiş olacak.
Dizel kararından etkilenecek araç sayısının 1.3 milyonu bulması bekleniyor.
HAVAMIZ O KADAR TEMİZ Kİ İHTİYACIMIZ YOK
Öte yandan, yerel yönetimler daha sıkı düzenlemeler getirmeye de yetkili. Örneğin, kimi bölgelerde sadece elektrikli, yakıt hücreli veya Euro 6 doğal gazlı araçlara izin verilebilecek.
Gelen ilk tepkilerde ise ayrışmalar olduğu görülüyor. Malmö, kararın karşısında yer aldığını açıkladı. Malmö encümen üyesi Andreas Schönström "Havamız o kadar temiz ki buna ihtiyacımız olduğunu sanmıyorum." dedi. Stockholm ise sadece belirli caddelerde ve meydanlarda kararı uygulama niyetinde, tüm şehre yaymayı düşünmüyor.
FİYATI YARI YARIYA DÜŞTÜ! MÜŞTERİ BULMAKTA ZORLANIYORLAR
Şubat ayında Almanya'da Federal Mahkeme benzer bir karara imza atmış ve BMW, Volkswagen, Mercedes gibi dev üreticilerin hisseleri düşmekle kalmamış ikinci el dizel araba piyasasındaki fiyatlar yarı yarıya düşmüştü.
31 Mart 2018 Cumartesi
Skandalın yarattığı devasa otopark
Emisyon skandalı sonrası Volkswagen 350 bin dizel aracı geri aldı. Bu araçlar ABD'de devasa otoparklarda tutuluyor.
Dünyanın en büyük otomotiv üreticilerinden Volkswagen'in emisyon skandalı sonrası varılan anlaşmaya göre ABD'de 350 bin dizel aracı geri alırken, bu araçların bir kısmını ABD'nin farklı yerlerindeki devasa arazilerde tutuyor.
Reuters haber ajansının gördüğü dava tutanaklarına göre şirket şimdiden bu geri alımlar için 7,4 milyar dolar harcadı. Bu tutanaklara göre şirket 335 bin aracı geri aldı, bunların 13 binini yeniden sattı ve 28 bine yaklaşık aracı hurdaya ayırdı. Geçen yılın sonu itibariyle şirket ABD'deki farklı yerlerde 294 bin aracı tutuyor.
Şirket ABD'de geri aldığı bu araçları otoparklarla birlikte Detroit'in banliyölerindeki futbol stadyumu ve California'da çölün ortasındaki arazi gibi yerlerde tutuyor.
Dünyanın en büyük otomotiv üreticilerinden Volkswagen'in emisyon skandalı sonrası varılan anlaşmaya göre ABD'de 350 bin dizel aracı geri alırken, bu araçların bir kısmını ABD'nin farklı yerlerindeki devasa arazilerde tutuyor.
Reuters haber ajansının gördüğü dava tutanaklarına göre şirket şimdiden bu geri alımlar için 7,4 milyar dolar harcadı. Bu tutanaklara göre şirket 335 bin aracı geri aldı, bunların 13 binini yeniden sattı ve 28 bine yaklaşık aracı hurdaya ayırdı. Geçen yılın sonu itibariyle şirket ABD'deki farklı yerlerde 294 bin aracı tutuyor.
Şirket ABD'de geri aldığı bu araçları otoparklarla birlikte Detroit'in banliyölerindeki futbol stadyumu ve California'da çölün ortasındaki arazi gibi yerlerde tutuyor.
30 Mart 2018 Cuma
Dizel araçlara değişim garantisi
Volkswagen tüketicileri rahatlatmak amacıyla, 3 yıl boyunca yeni ve temiz modellerle değişim garantisi imkanı sunacak
Almanya'da yerel yönetimlere dizel araçları trafikten alıkoyma yetkisi veren Federal İdare Mahkemesi kararına Volkswagen'den karşı hamle geldi.
Dizel arabalarının geleceğiyle ilgili şüpheye düşen Alman müşterilerini rahatlatmak isteyen Volkswagen, şehir yönetimlerinin hava kirliliği limitlerini karşılamak maksadıyla arabaları trafikten men edilenler için değişim imkanı verecek.
Şirket, Volkswagen bayilerinden 1 Nisan tarihinden yıl sonuna dek satın alınan yeni dizel arabaların 3 yıl garanti kapsamında olacağını belirtti. Aracın trafikten men edilmesi durumunda araç sahibinin bayiye giderek yasaklanmamış bir modelle değişim yapabileceğini açıkladı.
Bunun yanı sıra, Volkswagen, yeni ve daha temiz modellerle değiştirilebilmesini sağlayan teşvik kapsamında şimdiden eski model 170 bin dizel arabanın geri alındığını da duyurdu.
ABD'DE 350 BİN ARACI GERİ ALMIŞTI
Hatırlanacağı üzere, Volkswagen'in dizel emisyon testlerinde hile yaptığı ortaya çıkmış ve sonrasında diğer otomobil üreticilerine yapılan testlerde de test değerlerinde tahrifat yapıldığı belirlenmişti.
ABD yargısından ağır cezalar alan Volkswagen, ABD'deki 350 bin aracı geri alarak 7.4 milyar dolarlık bir maddi külfet yaşamıştı.
Öte yandan, ortaya çıkan skandal nedeniyle başta Almanya olmak üzere Avrupa'da da otomobil üreticilerine yönelik incelemeler artmıştı. Çevreci gruplar ise art arda eylemler yaparak havayı kirleten ve sağlık sorunlarına yol açan dizel standartlarına sahip araçların yasaklanmasını istemişti.
Otomobil üreticileri de dizeli kademe kademe azaltma ve elektrikli teknolojiyi güçlendirme yönünde adım atıyor zira dünya genelinde dizel satışlarında da büyük düşüş yaşanıyor.
Alman yargısı hava kirliliğinin yüksek olduğu şehirlere dizel arabaların yasaklanabilmesini sağlayan bir hükme karar vermesinin ardından yeni dizel arabaların normal sürüş koşullarında da kirlilik standartlarını karşılaması şart.
Avrupa Birliği'nin sera gazıyla ilgili daha da sıkılaşan koşullarına ayak uydurmak için dizel motorların var olması gerektiğini belirten Volkswagen, BMW ve Mercedes gibi firmalar; dizel teknolojisinin sağlığa zararlı nitrojen oksitin elimine edilmesi için daha pahalı emisyon kontrollerine ihtiyaç duyduğunu ancak küresel ısınmaya neden olan sera gazlarından olan karbon dioksit salınımını çok daha az yaptığını vurguluyor.
29 Mart 2018 Perşembe
Avrasya Tüneli 2020’de devlete para ödeyecek
Avrasya Tüneli en geç 2020'de garanti ödemesi almak yerine devlete para öder hale gelecek
Avrasya Tüneli hizmete açıldığında günlük 20 bin araç geçişi gerçekleşirken, bugün sayının 50 binin üzerine çıktığını belirten Yapı Merkezi İnşaat ve Sanayi A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Başar Arıoğlu, "Yıl sonuna kadar günlük 68 bin 500 araçlık geçiş garanti rakamlarına ulaşacağımıza inanıyoruz. Hatta en geç 2020'de Avrasya Tüneli garanti ödemesi almak yerine devlete para öder hale gelecek" dedi. Arıoğlu, 1915 Çanakkale Köprüsü'nün yapımına da devam ettiklerini söyledi. Köprünün resmi yapım süresinin 66 ay olduğunu hatırlatan Arıoğlu, bu süreyi kısalttıklarını ve 18 Mart 2022'de köprünün hizmete sunulacağını bildirdi.
Ankara-Sivas Yüksek Hızlı Tren yolunun, Yapı Merkezi tarafından yapılmakta olan Yerköy-Sivas hattının ilk ray serimi gerçekleştirildi. Proje ile Yerköy- Sivas arası 1 saate inecek.
Hedge fon yöneticisi John Thompso: Tesla 4 ay içinde iflas eder
Çılgın girişimci Elon Musk`ın en önemli işlerinden biri olan Tesla kimilerince beğeni ile takip edilirken, bazı isimler de Tesla projesinin sürdürülebilir olmadığına dikkat çekiyor
Yaptığı sıra dışı girişimlerle dikkat çeken Elon Musk, Tesla projesiyle son dönemde sert eleştirilerin hedefi haline geldi.
Bu sert eleştirilerden birisi de hedge fon yöneticisi John Thompson'dan geldi. "Kariyerimde bu kadar absürt bir şey görmedim diyen Thompson "Elon Musk, şapkadan tavşan çıkarmadığı sürece Tesla dört ay içinde iflas edecektir" ifadelerini kullandı.
Şirketlerin eninde sonunda kar açıklamak zorunda olduğunu söyleyen Thompson, Tesla'da olup biteni daha önce hiç görmediğini belirtti.
Thompson müşterilerine gönderdiği notlarda Tesla'nın iflasın kıyısında olduğunu ifade etti.
Şirketin Ford'un piyasa değerini ikiye katladığına dikkat çeken Thompson buna karşın Ford'un geçen yıl 6 milyon araba ürettiğini ve 7,6 milyar dolar kar açıkladığını, Tesla'nın ise 100 bin araba üretip 2 milyar dolar zarar yazdığını söyledi.
Yerli otoya yerli tasarım
Ortak Girişim Grubu'nda yer alan Anadolu Grubu'nun Otomotiv Grubu Başkanı Bora Koçak, Türkiye'nin otomobilinin tasarımının da yerli ve milli olacağını açıkladı
Ortak Girişim Grubu'nda yer alan Anadolu Grubu'nun Otomotiv Grubu Başkanı Bora Koçak, yerli otomobil ile ilgili olarak şu açıklamalarda bulundu:
"Yaklaşık 2 aydır bunun üzerinde ciddi anlamda çalışıyoruz ama bu noktadan sonra çalışmalar biraz daha hızlanacak. Seçim, değerlendirme, araştırma süreci çok zaman alıyor. Bu aşamaların sonuna doğru yaklaştık. Dolayısıyla biraz daha hızlanacağımızı düşünüyorum."
Şirketin önümüzdeki günler içinde kurulup, yönetim takımının belirlenmesi aşamasına geldiklerini de açıklayan Koçak, "2019 yılı sonuna kadar ilk prototipi gerçekleştirip sunmayı, daha sonra da 2022 yılı içerisinde ilk üretimimizi gerçekleştirmeyi amaçlıyoruz. Şu anda takvimde herhangi bir sapma söz konusu değil" dedi.
'Avrupa'da otobüs üretiminde birinci sıradayız'
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakan Yardımcısı Hasan Ali Çelik, Avrupa'da otobüs üretiminde birinci sıradayız açıklamasını yaptı
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakan Yardımcısı Hasan Ali Çelik, "Otomotiv sektöründe dünya sıralamasında yerimizi aldık. Avrupa'da otobüs üretiminde birinci sıradayız. Hafif ticari araçlarda ikinci ve otomobilde de altıncı sıradayız. AB ülkeleri içerisinde ise üretimde beşinci sıradayız." dedi.
Çelik, Konya Sanayi Odası (KSO) tarafından Selçuklu Kongre Merkezi'nde düzenlenen 5. Uluslararası Otomotiv Sektörünün Geleceği (OSEG) Konferansı'nda, programın hayırlara vesile olması temennisinde bulundu.
Otomotiv sektöründe yalnızca üretimin yeterli olmadığını dile getiren Çelik, şöyle konuştu:
"Eğer otomotiv sektöründe ürettiğiniz dünya pazarlarında yer bulamıyorsa bu ürünün ekonomik değeri olmaz. Sizi tatmin edebilir ama bunun ülkeye katkısı çok az olur. Büyüyen otomotiv sektöründe rekabet o kadar kuvvetli ki sektör içerisindeki pek çok firma bugün ve gelecekte birleşmelere sahne olacaktır. Otomotiv sektörü gelecekte, çok güçlü, küçük kar marjı ile çalışan ama yüksek kalite standartlarını elde eden ve geleceği kurgulayan yenileşmeci bilimsel altyapısı olan firmalarla şekillenecek."
Çelik, müşteri taleplerinin çeşitlendiğini, üretimin de bu talepler doğrultusunda gerçekleştirilmesi gerektiğini vurguladı.
Türkiye'de binin üzerinde Ar-Ge ve tasarım merkezi var
Esnek üretim tekniklerinin hayata geçirilmemesi durumunda rekabetçi olunamayacağını anlatan Çelik, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Otomotiv sektöründe dünya sıralamasında yerimizi aldık. Avrupa'da otobüs üretiminde birinci sıradayız. Hafif ticari araçlarda ikinci ve otomobilde de altıncı sıradayız. AB ülkeleri içerisinde ise üretimde beşinci sıradayız. Bunu Ar-Ge merkezlerini artırarak ve yenilikçi bir üretim politikası izleyerek artırabiliriz. Bugün Ar-Ge için en fazla pay ayıran sektör otomotiv sektörüdür. Bütün ana üreticilerin bir Ar-Ge ve tasarım merkezi var. Biz de bunun için çalışmalarımıza devam ediyoruz.
"Yerli ürünü içeride tüketme alışkanlığımız çok az"
Çelik, Türkiye'de sektörün ortalama yüzde 10 büyüdüğünü anımsatarak, "Bu oran geçen yıl yüzde 17'ydi. Sektörde ihracatımız artmış ve ithalatımız azalmış durumda. Ancak tüm bunlara rağmen yerli ürünü içeride tüketme alışkanlığımız çok az. Bu kadar güçlü bir üretimde dahi hala 700 bin taşıtı dışardan alarak tüketmişiz. Yerliliğe dönmemizde yarar olduğunu düşünüyoruz." diye konuştu.
Gelecekte dünya pazarından daha fazla pay almak istediklerinin altını çizen Çelik, bunun için de ellerinden geleni yapacaklarını ifade etti.
TBMM Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Başkanı Ziya Altunyaldız da geçen yıl otomotiv sektöründe 29 milyar dolarlık ihracatın gerçekleştiğini, bunun da Türkiye'deki ihracatın yüzde 18'ine tekabül ettiğini belirtti.
Türkiye'de üretilen her 100 araçtan 79'unun ihraç edildiğini kaydeden Altunyaldız, ihraç edilen araçların da yüzde 82'sinin de Avrupa'ya gittiğini aktardı.
KSO Başkanı Memiş Kütükcü ise ilki 2010 yılında düzenlenen konferansın alanında bir marka haline geldiğini belirtti.
Konferansta, güçlü bilgi ve tecrübe platformu oluşturduklarına dikkati çeken Kütükcü, şunları kaydetti:
"Sektördeki son trendleri ve yeni gelişmeleri konuşuyoruz. Uzun soluklu bir organizasyon haline gelen OSEG konferanslarımızın temasını belirlerken, ülkemizin ve dünyanın gündemini yakından takip etmek etmeye ve şehrimizin bu gündeme olabildiğince katkı sağlamasına da özen gösteriyoruz. 2010 yılında düzenlenen OSEG konferansımızın teması Ar-Ge ve inovasyondu. OSEG 2012 elektrikli otomobil, OSEG 2014 yerli motor ve OSEG 2016 da yerli otomobil temasıyla yapılmıştı."
İki gün sürecek ve dört oturumda gerçekleştirilecek konferansta, Türk otomotiv sanayisinde üretim, yeni nesil otomotiv teknolojileri, küresel otomotiv sektörü ve geleceğin iş modelleri konularında sunumlar yapılacak.
Konferansa, Konya Valisi Yakup Canbolat, AK Parti İl Başkanı Hasan Angı ile çok sayıda sanayici ve iş adamı katıldı.
Otomobillere acil durum butonu geliyor!
Yeni üretim araçlar artık akıllı donanımlara sahip. Dünya geneli de telefon dahil hemen her gereçte artık yeni nesil teknolojiyi kullanıyor. Bunlardan biri de araba... Arabalarda artık acil arama butonu olacak
Dünya yeni nesil teknoloji gelişimlerini her an değiştiriyor. Bilgisayar ile başlayan bu süreç artık evlerimizin içine kadar girdi. Hatta evde olmadığımız zamanlarda evi çok rahat bir şekilde kontrol edebiliyoruz.
Avrupa'da bir ilk
Bu durum son dönemde araçlara da yansıdı. Özellikle otomotiv sektörü teknolojinin bir numaralı takipçisi haline geldi diyebiliriz. Avrupa bu konuda bir adım ileriye giderek, kaza anı ya da sonrasını en kısa sürece indirmek adına S.O.S sistemini devreye sokuyor.
İnsanların hayatı kurtulacak
Avrupa Otomobil Üreticileri Birliği (ACEA) Genel Sekreteri Erik Jonnaert, konuyla ilgili "Kurtarma ekiplerinin reaksiyon süresini kısaltacak olması nedeniyle eCall sisteminin çok sayıda insanın yaşamını kurtarma potansiyeli taşıdığını" açıklamasında bulundu. Jonnaert, ambulansların, itfaiyenin ve polisin bir trafik kazasının ertesinde, yaşamsal öneme sahip o kısa sürede mümkün olan en büyük süratle tepki vermesini sağlayacağını da sözlerine ekledi.
Sistemin işleyişi
Yeni sistem kaza ertesinde en yakındaki bir kurtarma birimi ile otomatik olarak konuşma bağlantısı sağlıyor. Eğer otomobil içindeki kazazedeler herhangi bir tepki veremiyorsa, o durumda GPS-verileri yardımıyla kurtarma ekipleri doğrudan kaza yerine sevk edilebiliyor.
Hafta başından itibaren zorunlu
AB Komisyonu bu önlem sayesinde kurtarma ekiplerinin kazaya reaksiyon süresinin kırsal bölgelerde yüzde 50, kent içinde ise yüzde 40 oranında kısaltılmış olacağını ümit ediyor. Uzmanlar yaşamsal tehlikesi olan yaralanmalarda tehlikeyi atlatma şansının dakika başına yüzde 10 oranında azaldığına dikkat çekiyorlar. AB Komisyonu eCall yardımıyla Avrupa çapında her yıl 2 bin 500 kadar insanın yaşamının kurutarılabileceğinden yola çıkıyor.
2015 yılında onaylanmıştı
AB Komisyonu'nun hazırladığı ve Avrupa Parlamentosu tarafından 2015 yılında onaylanan "eCall" düzenlemesi 31 Mart tarihinde yürürlüğe girecek. Avrupa Otomobil Üreticileri Birliği (ACEA) yaptığı açıklamada, "eCall" acil arama sisteminin 31 Mart 2018 tarihi itibarıyla AB ülkelerinde trafiğe çıkacak tüm yeni araçlarda zorunlu olacağını açıklandı.
Türkiye'de zorunluluk yok
Türkiye'de otomobillerde bu tarz bir zorunluluk bulunmuyor. Ancak bazı yabancı otomobil markalarının araçlarında bu tarz bir özellik bulunuyor. Önümüzdeki dönemde Türkiye'de satışa sunulan araçlarda da bu tarz bir özelliğin olup olmayacağı şimdilik belirsiz.
27 Mart 2018 Salı
Uber'e bir günde iki yasak
Uber'in sürücüsüz araçları, ABD'nin Arizona eyaletinde yasaklandı. Slovakya'da ise mahkeme, çalışanlarının ve kullanılan otomobillerin Slovak yasalarına uymadığı gerekçesiyle Uber'in bu ülkedeki faaliyetlerini durdurdu
Arizona'nın Tempe kentinde geçen hafta sürücüsüz araç testleri sırasında Uber aracının bir kadına çarparak ölümüne neden olmasının ardından, şirketin Arizona'da söz konusu testleri yapmasının yasaklandığı bildirildi.
Arizona Valisi Doug Ducey'nin ofisinden yapılan açıklamada, "Bu kaza nedeniyle Uber'in Arizona'da testlerine devam etmesi bazı soruları beraberinde getiriyor. Sürücüsüz araç testlerinde kamu güvenliği ilk sırada gelir. Söz konusu kaza ise bu konuda tam bir başarısızlıktır." ifadeleri kullanıldı.
Uber'in sürücüsüz aracı, 18 Mart'ta yerel saatle 22.00'de karşıdan karşıya bisikletiyle geçen 49 yaşındaki Elaine Herzberg'e çarpmış ve kadının ölümüne neden olmuştu.
Şirketten yapılan açıklamada da sürücüsüz aracın kaza anında kendini idare ettiği, ancak bir Uber mühendisinin denetim amacıyla aracın direksiyonunun başında olduğu duyurulmuştu.
İlerleyen günlerde Tempe Polis Departmanının yayınladığı görüntülerde ise kazadan hemen önce aracın yavaşlamadığı veya çarpmayı önlemek için başka bir yöne doğru gitmediği görülmüştü.
Uber, olayın ardından ABD'nin Tempe, Pittsburgh, San Francisco kentlerinde ve Kanada'nın Toronto şehrinde sürücüsüz araç testlerini askıya aldığını açıklamıştı.
Uber Üst Yöneticisi (CEO) Dara Khosrowshahi, şirketin polisle iş birliği içerisinde olayın soruşturulmasına destek verdiğini bildirmişti.
SLOVAKYA'DAN UBER'E YASAK
Slovakya'da Bratislava Birinci Bölge Mahkemesi, çalışanlarının ve kullanılan otomobillerin Slovak yasalarına uymadığı gerekçesiyle Uber'in bu ülkedeki faaliyetlerini durdurdu.
Slovak Haber Ajansının (TASR) haberine göre, Lisanslı Taksi Şoförleri Derneğinin (OZKT) Uber hakkında yaptığı şikayet üzerine Bratislava Bölge Mahkemesinde görülen davada, mahkeme Uber'in ülkedeki faaliyetlerini durdurma kararı aldı.
Mahkeme, Uber firması adına çalışan şoför ve yolcu taşımada kullanılan araçların Slovakya yasalarının öngördüğü koşullara sahip olmadığını ifade ederek, bu şirketin yolcu taşıma hizmeti verme amacıyla yürüttüğü faaliyetlere son verilmesi kararı aldı.
OZKT'den yapılan açıklamada, mahkemenin aldığı kararın yerinde olduğu belirtilerek, uzun süredir yürütülen hukuk mücadelesini kazanmaktan duyulan memnuniyet ifade edildi.
Haberde, Uber firmasının kararı değiştirmek için temyize gitmediği, bu nedenle mahkemenin aldığı kararın değiştirilemeyeceği bilgisi paylaşıldı.
Ülkede yaklaşık 2 yıldır taksi hizmeti veren Uber'in 100 binin üzerinde kayıtlı müşterisinin olduğu belirtilirken, ülkedeki taksi firmaları, iki yıldır çeşitli vesilelerle Uber karşıtı protestolar düzenliyordu.
İstanbul'daki taksilerde yeni dönem
İstanbul'daki taksilerin tepe lambaları daha teknolojik hale getiriliyor. yeni tip taksi tepe lambaları, araç boş olduğunda yeşil, dolu olduğunda kırmızı, rezerve olduğunda ise turuncu renkte yanacak
İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nce, taksilerin tepe lambalarının teknolojik hale getirilmesi amacıyla çalışma başlatıldı.
İlk etapta Büyükşehir Belediyesi kontrolünde çalışan 'iTaksi'lere uygulanacak yeni tip taksi tepe lambaları, araç boş olduğunda yeşil, dolu olduğunda kırmızı, rezerve olduğunda ise turuncu renkte yanacak.
Tepe lambalarına konulacak sensörler sayesinde sıcaklık, nem, gürültü, hava kalitesi, trafik yoğunluğu gibi veriler de toplanacak.
Benzinin litre fiyatı 1.5 dolara sabitlendi
Benzin fiyatı bugünden itibaren 12 kuruş zamlandı. Litresi 6 TL’ye yaklaşan benzinde zammın nedeni hem petrolün hem de kurun yükselişi. 5 yıl önce yaklaşık 2.5 dolar olan benzinin litre fiyatı son 2 yıldır adeta 1.5 dolarda sabitlenmiş durumda
Dün gece yarısından itibaren geçerli olacak şekilde benzinin litre satış fiyatına 12 kuruş zam geldi. Zammın ardından benzinin litre satış fiyatları ortalama İstanbul’da 5.81 liradan 5.93 liraya, Ankara’da 5.86 liradan 5.98 liraya, İzmir’de ise 5.83 liradan 5.95 liraya yükseldi. Böylece benzinin litresine 1 haftada toplam 27 kuruş zam yapılmış gelmiş oldu. Fiyatı büyükşehirlerde 6 litreye yaklaşan benzinde fiyat artışının nedeni hem petrol hem de dolar kurundaki yükseliş. Benzinin litresine 20 Mart’ta 15 kuruş, 22 Mart’ta ise motorinin litresine 17 kuruş zam gelmişti. Aslında benzin fiyatında son yıllardaki gidişata bakıldığında sıradışı bir görüntü ortaya çıkıyor.
5 YIL ÖNCE 2.5 DOLARDI
12 kuruşluk son benzin zammıyla birlikte litre fiyatı şehirden şehre küçük farklılıklar göstermekle birlikte Mart 2016’dan bu yana yaklaşık 1.5 dolarda sabitlenmiş oldu. Fiyatlar resmen Akdeniz çanağında İtalya piyasasına göre belirlenmesine karşın, Ocak 2016’ya kadar benzinin litresi hızla düşerken bu tarihten sonra ortalama 1.47-1.50 dolar aralığına kilitlenmiş görünüyor. 5 yıl önce benzinin litresi 2.5 dolarken, Ocak 2014’te 2.17 dolara, Haziran 2015’te ise 1.76 dolara düşmüştü. Benzinin bugünkü TL fiyatı, 2012 kuruna göre 2.3 dolara karşılık geliyor.
AKARYAKITTA FİYAT NASIL OLUŞUYOR?
Petrol Piyasası Kanunu’na göre 1 Ocak 2005’ten bu yana akaryakıtta Serbest Fiyatlandırma Sistemi’ne geçilmiş durumda. Türkiye’de fiyat oluşumunda Akdeniz-İtalyan piyasası izleniyor. Son fiyat değişiminden itibaren, günlük CIF Akdeniz ürün fiyatları ve günlük dolar kuru takip edilerek, belli bir fiyat değişim farkında gümrüksüz rafineri tavan satış fiyatı oluşuyor. Bu fiyata ÖTV ve EPDK payı eklenerek rafineri çıkış fiyatı oluşturuluyor. Dağıtım şirketleri, depo satış fiyatı üzerine bayinin çeşitli masrafları ve bulunduğu bölgenin nakliye ücretlerini de ekleyerek, tavsiye edilen pompa satış fiyatını oluşturup bayilere bildiriyor.
23 Mart 2018 Cuma
O ülkede dizel araba fiyatları yarı yarıya düştü
Dizel arabaların kirlilik nedeniyle yasaklanabilmesini öngören şubat ayındaki Federal İdare Mahkemesinin ardından Almanya'da euro 5 standardındaki dizel fiyatları yarıya düştü
Dizel araç satışlarına yasak getirilebilmesinin önünü açan Federal İdare Mahkemesi kararının ardından Almanya'da dizel araç piyasasındaki fiyatlar yarıya indi.
Motorlu Araçlar Endüstrisi Birliği (ZDK) tarafından 1800 bayi üzerinde yapılan araştırma sonucunda Euro 5 standardındaki dizel araç fiyatlarının yüzde 50'ye varan düşüş kaydettiği açıklandı.
Bayilerin üçte biri tarafından bildirildiği üzere, ikinci el dizel piyasasındaki düşüş, standart liste fiyatlarının yüzde 30 ila 50 altında. Bazı bayiler ise Euro 5 dizel araçların satılmadığını rapor ediyor.
Mart ortasında yapılan araştırma, Leipzig'de bulunan Federal İdare Mahkemesi kararından sonraki tüketici eğilimlerini göstermesi açısından büyük önem taşıyor.
Almanya'da geçen yıl 70 şehirdeki hava kirliliği Avrupa Birliği'nin sağlığa zararlı nitrojen oksit (NOx) standardının üzerinde çıkmış ve mahkeme hava kirliliğinin yüksek olduğu şehirlerde, özellikle de belirli yaşın üzerindeki dizel araçlara yasak getirilebileceğine hükmetmişti.
BÖYLE DEVAM ETTİĞİ SÜRECE DAHA DA KÖTÜLEŞECEK
Almanya'da toplam 15 milyon dizel araç bulunuyor ve bunun sadece 3 milyonu Euro 6 ile uyumlu. Volskwagen, BMW ve Daimler hisseleri gelişme sonrası düşerken, kararın bir emsal niteliği taşıdığı için tüm Avrupa'ya yayılma ihtimali de üreticiler için risk.
Öte yandan, bayiler Euro 6 dizel araçlardaki astışların da problemli olduğunu belirtiyor. Araştırmaya katılan bayilerin yüzde 37.2'lik kesimi zar zor satış olduğunu belirtirken, alıcıların sadece Euro 6d ve Euro-6d-temp segmentinde bulunduğunu belirtiliyor. ZDK Başkan Yardımcısı Thomas Peckruhn şu açıklamayı yaptı:
Araştırmadaki bir diğer çarpıcı nokta ise yüzde 43'lük bir kesimin ilave bileşenlerle üreticilerin Euro 6 standardına uyum sağlaması gerektiği ve donanımı güçlendirmesi (retrofit) yönündeki fikir. Otomobil üreticileri ise bu yaklaşımı reddediyor ve retrofit çözümünün yıllar alabileceğini belirterek maliyetinin de çok çok yüksek olacağını söylüyor.
Otomobil sektörü için sekiz öngörü
2017 yılı, dönüşümde olan otomotiv sektörü için en heyecanlı yıl oldu ve tüm göstergeler daha fazla olmasa bile en az 2017 yılı kadar heyecanlı bir 2018 yılını işaret ediyor.
EY Türkiye Şirket Ortağı ve Otomotiv Sektör Lideri Serdar Altay, "2018 yılında otomobil sektörü için sekiz öngörü"yü yazdı.
Geçtiğimiz yıl otomobil sektörü için hareketli bir seneydi. 2017 yılında, hem firmalar hem de inovatif piyasa oyuncuları yeni bir hizmet olarak mobilitedeki gelişmeler, çevreye duyarlı gelecek için güzel konseptler ve akıllı, sürücüsüz araçlardaki gelişmeler ile önemli adımlar attılar. 2018 yılının da sektör için yine hareketli ve oldukça heyecanlı bir sene olacağına inanıyoruz. Öne çıkan hususlardan bazılarını aşağıda listeledik:
2018’de araç talebi 2017 yılındakinden daha hızlı büyüyecek – Bu büyümenin Avrupa (Birleşik Krallık hariç), toparlanan Brezilya, Rusya ve diğer gelişmekte olan piyasalardan geleceğini öngörmekle birlikte ABD ve Çin’deki talepte önemli bir değişiklik olmasını beklememekteyiz.
SUV’lar (spor amaçlı araçlar) ve CUV’lar (crossover araçlar) Ana akım haline geliyor – Farklı ve özellikli bir talep olarak ortaya çıkan bu segment, şu anda her markada ister premium ister ekonomik çeşitli ve çok sayıda rekabetçi ürünlerin sunulduğu bir alanı oluşturuyor. Tüketiciler seçenekler arasında zorlanmaya başladıkça fiyatlandırma ve karlılık üzerindeki baskının artacağını öngörüyoruz. Rekabet arttıkça markaların fiyatlandırma stratejileri yakından izlemeye değer olacaktır.
Elektrikli araçlar – Geçtiğimiz on yıl içerisindeki birçok talihsiz başlangıç sonrasında elektrikli araçlar, bu defa arkalarındaki mevzuat ve sektör destekleri hiçbir zaman olmadığı kadar güçlü bir şekilde geri döndüler. İçten yanmalı motorlar mevzuat tarafından zorlanmaya başlarken, hibrid ve elektrikli araçlar 2017 yılında teşviklerden faydalandılar ve hatta bazı dizel müşterilerine karşı zafer elde ettiler. Tüketiciler, orijinal ekipman üreticileri (OEM),piyasaya yeni giren oyuncular elektrikli araçları yollarda görmek için yarışırken, 2018 ve sonrasında CUV’lar dahil olmak üzere tüm kategorilerde birçok ürün tanıtımı bekleniyor. 2018 yılında, elektrikli araçların önümüzdeki 5-10 yıl artan bir grafikle hareket edeceğine dair iki gösterge bekliyoruz.Bunlardan ilki Çin’in NEV (yeni enerjili araçlar) politikasının en büyük elektrikli araç piyasası üzerindeki etkisi ve ikincisi ise OEM’lerin elektrikli araçlar için yenilikçi finansman paketleri sunmalarındaki kabiliyetleri olacak.
Kanuni düzenlemeler ve şehirler – 2017 yılında, tüketicilerin ulaşım tercihlerini etkilemeye, çevreyi kirleten araçları ortadan kaldırmaya ve bazı durumlarda tüm özel araçların şehir merkezlerine girişlerini yasaklamaya yönelik çeşitli şehirlerde bugüne kadarki en yüksek seviyede tedbirlere tanıklık edildi.Bu momentumun 2018 yılında da daha fazla şehrin benzer tedbirleri uygulamaya başlamasıyla artacağını tahmin ediyoruz. Doğal olarak otomobil üreticileri ve ulaşım sağlayıcılarının şehirlerin spesifik ulaşım ihtiyaç ve zorluklarını ele alan somut ve ölçeklendirilebilir teklifler ve çözümler üretmeleri acil bir ihtiyaç haline geldi.
Online mı yoksa offline mı? – Müşterilerin karar verme süreçlerinde dijitalin rolü “eğer” veya “ne zaman”dan “ne kadar yakın”a dönüştü. Bayilerin artık sadece OEM’lerden gelen online teklifler ile değil, ayrıca müşterilere erişimi olan yeni aracılar ve satın alma opsiyonlarını değerlendirmek için başvurulacak olan yeni fiyat toplayıcı platformlar ile de rekabet etmeleri gerekecek.
Ekosistemler veri ve dijital teknolojiler sayesinde canlanıyor – Akıllı, paylaşımlı ve çevreye duyarlı araçlardan sürücüsüz araçlara kadar mobilitenin geleceği için her vizyon, bu tür modelleri sürdürmek için kazanan bir formül telaffuz edilmeksizin bir ekosisteme yapılan atıflar içeriyor. Bazı mevcut oyuncular ve yeni girişimciler, blockchain başta olmak üzere teknolojiler geliştirerek ekosistemleri çalışır hale getirmek için ticari sınırlamaların ötesine bakıyor ve Genel Veri Koruma Yönetmeliği türündeki mevzuat kısıtlamaları dâhilinde veriyi kazanca çevirmenin yollarını aradıkları için “gelişimin habercisi” haline geliyorlar.
Araç çağırma ve mobilite hizmeti, düzenleyiciler tarafından mercek altına alınıyor
Avrupa Adalet Divanı’nın, örneğin Uber gibi “Araç Çağırma Hizmeti”nin ulaşım sektörü mevzuatı kapsamında düzenleneceğine dair en son duyurusunun, söz konusu hizmet sağlayıcılarına zarar vereceğine neredeyse kesin gözüyle bakılıyor. Ancak bu durum bu tür iş modellerinin ticari rekabet ve kısa/orta vadede ölçeklendirme kabiliyetleri zarar görürse geçerli olacak. 2018 yılı bu tür iş modelleri için artan gelirleri üzerindeki baskı ile birlikte zorlu bir yıl olabilir. Fakat iş yapılarını ve süreçlerini yerel mevzuatlara uyumlu hale getirmeleri durumunda kendilerini toparlayacaklarına dair herhangi bir şüphe bulunmuyor.
Mobilite ve yenilikçilik yatırımlarında sektör dönüşümüne dair ipuçları – 2017 yılında, mobilite ekosisteminde, anlık mobilite ve araçlarda yenilikçilikten dijital mobilite ve ulaşım altyapısına kadar çeşitli alanlarda yaklaşık olarak 68 milyar $ tutarında bir yatırım yapıldı. Finansal yatırımcılar ve teknoloji yatırımcıları yeni girişimlerden otomobil tedarikçilerine kadar farklı varlıklara yatırım yaparak yarışı önde sürdürdüler. Fakat otomobil üreticileri ve tedarikçileri de bu yarışta çok arkada kalmadı. 2018 yılında daha büyük yatırımların yapılması bekleniyor.
Zeybekci'den elektrikli otomobil açıklaması
Zeybekci, "Türkiye önümüzdeki günlerde göreceksiniz elektrikli otomobillerin kullanacakları batarya teknolojileriyle ilgili çok önemli yatırımların imzasını atacak, önemli yatırımlara başlayacak." dedi.
Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci, "Türkiye önümüzdeki günlerde göreceksiniz elektrikli otomobillerin kullanacakları batarya teknolojileriyle ilgili çok önemli yatırımların imzasını atacak, önemli yatırımlara başlayacak." dedi.
Uludağ Otomotiv Endüstrisi İhracatçıları Birliği'nin (OİB) Ekonomi Bakanlığı desteği ve Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) koordinatörlüğünde Özyeğin Üniversitesi'nde düzenlediği 7. Ar-Ge Proje Pazarı ve Komponent Tasarım Yarışması'nda ödüller sahiplerini buldu.
Ödül töreninde konuşan Zeybekci, zaman geçtikçe teknolojinin geliştiğini kaydederek, artık dünyanın bilgi ve teknolojilere sahip olanlar ile bilgi ve teknolojiyi tüketenler olarak ikiye ayrıldığını söyledi.
Türkiye'nin 15 yılda yaşadığı teknolojik değişimden bahseden Zeybekci, Ar-Ge'nin milli gelirden yüzde 1 pay aldığını, bu konuda çok büyük mesafeler katettiklerini anlattı.
Zeybekci, 15 yılda Türkiye'nin ortalama eğitim süresini 4,5 yıldan 8 yılın üzerine çıkardıklarını kaydederek, bunun hakikaten büyük başarı olduğunu, ancak hedefledikleri ülkelerin 12 yıl düzeyinde bulunduğunu, bu yüzden gitmeleri gereken yer için daha çok uzun mesafeleri bulunduğunu bildirdi.
Dünyanın çok hızlı değiştiğini aktaran Zeybekci, bundan 5 yıl önce bildikleri bütün doğruların artık eskisi kadar sağlam doğru olmadığını anlattı.
Zeybekci, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Beş yıl sonra otomotiv yan sanayisinde belki mazot pompası, diferansiyel, şanzıman, vites kutusu, amortisör üretenler artık bunu üretmeyecek. Çünkü yaklaşık olarak 5 yıl sonra araçların yüzde 25'i, yüzde 30'u belki de yüzde 40'ı elektrikli hale gelecek. Elektrikli araçların teknolojileri bildiklerimizden çok daha farklı. İşte bunun için Türkiye önümüzdeki günlerde göreceksiniz elektrikli otomobillerin kullanacakları batarya teknolojileriyle ilgili çok önemli yatırımların imzasını atacak, önemli yatırımlara başlayacak."
"Sadece üretim yapmak kabiliyet değil"
Bakan Zeybekci, katma değeri artırmak zorunda olduklarının altını çizerek, sadece üretim yapmanın bir kabiliyet olmadığını, dünyanın en geri kalmış ülkelerinde bile üretim yapıldığını bildirdi.
Sanayi 4.0, nesnelerin interneti gibi gelişmelerden bahseden Zeybekci, artık teknolojiyi elinde bulunduranların, Sanayi 4.0'ı gerçekleştirenlerin yeniden üretim üssü olacağını aktardı.
Zeybekci, Türkiye'nin geçen yıl müthiş bir büyüme gösterdiğini kaydederek, uluslararası kuruluşların Türkiye ile tahminlerini 5-6 defa güncellediğini söyledi.
Otomotiv sektörünün geçen yıl 28,5 milyar dolarlık ihracat gerçekleştirdiğini anımsatan Zeybekci, "Otomotiv sektörü 2018'de, geçen yılki 28,5 milyar dolarlık ihracatın üzerine, 31,5-32 milyar dolarlık bir ihracata çıkacak." şeklinde konuştu.
Zeybekci, Türkiye'nin artık kendi global devlerini yarattığını kaydederek, 29 Martta 19 şirkete bir kalemde 125 milyar liranın üzerinde teşvik belgesi vereceğini ve bu firmaların yatırıma başlayacağını bildirdi.
"Toplam ihracatın yüzde 18'ini tek başına yapıyoruz"
OİB Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Sabuncu, otomotiv endüstrisinin son 12 yıldır ülkenin sektörel bazda ihracat şampiyonu olduğunu belirterek, otomotivin, 28,5 milyar dolarlık ihracat hacmi ile ülke ihracatının yüzde 18'ini tek başına gerçekleştirdiğini söyledi.
Geçen yıl adet bazında motorlu taşıtlar ihracatının 1,3 milyon adedi aştığını, motorlu taşıtlar üretiminin ise 1,7 milyon adede yükseldiğini dile getiren Sabuncu, üretim ve ihracatta son 3 yıldır tüm zamanların rekorlarının kırıldığını anlattı.
Sabuncu, Türkiye'nin kilogram başına ürün ihracatının 1,3 dolar olduğunu kaydederek, bunu en kısa sürede en az 3 dolara çıkarmaları gerektiğini vurguladı.
Ar-Ge harcamalarının GSYİH içerisindeki yüzde 1 olan payının da yüzde 3'e ulaştırılması gerektiğini aktaran Sabuncu, sözlerini şöyle tamamladı:
"Bunun için katma değeri yüksek, ileri teknoloji ürünlere yönelmeli, Ar-Ge harcamalarımızı artırmalı, inovasyona ağırlık vermeli, markalaşma ve tasarıma odaklanmalıyız. Eğitim sistemimizin de bunlara imkan yaratacak şekilde düzenlenmesinde fayda görüyoruz.
Gelecekte otomotiv endüstrisi çok değişecek. Özelikle elektrikli, birbirine bağlanabilen, yapay zeka tarafından idare edilebilen ve paylaşılan araçlar gündeme gelmeye başladı. Endüstrimizin buna ayak uydurması lazım. Artık değişimin süresi kısaldı. Muhakkak bu değişime ayak uydurmalıyız."
Dereceye girenlere ödülleri verildi
Etkinlikte konuşmalar sonrası dereceye girenlere ödülleri Bakan Zeybekci ve OİB Yönetim Kurulu Başkanı Sabuncu tarafından verildi.
"7. Ar-Ge Proje Pazarı" ödüllerinde, Duygu Yılmaz ve ekibi "Prina Projesi" ile birinciliğe, Emre Yiğit Alpaslan ve Eşref Öztürk "Drive Buddy Projesi" ile ikinciliğe, Kerem Odabaşı ve ekibi "Ecomod Projesi" ile üçüncülüğe layık görüldü.
"7. Komponent Tasarım Yarışması'nın "Öğrenci" kategorisinde Emre Akgül ve Emre Uygun "Plazma Aerodinamik Akış Kontrol ve Dengeleme Sistemi Projesi" ile birincilik, Ömer Faruk Usluoğlu ve ekibi "E-Pelt Projesi" ile ikincilik, Ece Yenilmez ve ekibi "Denge Çubuğu Tasarımı ve Optimizasyonu Projesiyle üçüncülük ödülü aldı.
Aynı yarışmanın "Profesyonel" kategorisinde birinciliğe "Bütünleşik Olarak Tasarlanmış Ölçeklendirilebilir Üre Enjeksiyon Sistemi Projesi" ile Dr. Özgür Ertunç ve ekibi layık görülürken, ikincilik Barış Bumin ve ekibinin "Ponos Projesi"nin oldu.
Ar-Ge Proje Pazarı dalında Nihat Emir Çavuş ve ekibinin "NioECall projesi" ile Serhat Oran ve ekibinin "Üç Boyutlu Yazıcılarla Kompozit Filament Üretimi Projesi" mansiyon ödülü aldı.
16 Mart 2018 Cuma
Özlü: Otomotivde küresel bir oyuncu olacağız
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Faruk Özlü, "Yan sanayisi ve ana sanayisiyle birlikte, otomotiv sanayimizin güçlü yapısı, güçlü yan sanayi tecrübemiz, kalifiye iş gücümüz, gelişmekte olan pazarlara yakınlığımız gibi avantajlar, küresel oyuncu olma hedefimizde, elimizi güçlendiriyor." dedi.
Bakan Özlü, Otomotiv Yan Sanayi İhtisas Organize Sanayi Bölgesi (TOSB) konferans salonunda düzenlenen, Taşıt Araçları ve Yan Sanayicileri Derneği'nin (TAYSAD) 40. Olağan Genel Kurul Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, TAYSAD üyelerinin birçok ülke ekonomisinin lokomotifi olan otomotiv sanayisine güç verdiğini ve yan sanayisi güçlü olan sektörlerin, istikrarlı bir biçimde büyüyeceğini ispat ettiğini söyledi.
Özlü, otomotiv tedarik sanayisinin yeni sanayi devrimine uyum noktasında öncülük edeceğine inandığını, çünkü teknolojik gelişmelere liderlik edecek sektörlerin başında otomotiv endüstrisi ve bu sektörü destekleyen yan sanayinin geldiğini kaydetti.
Türk otomotiv sektörünün tüm gelişmiş ülkelerde olduğu gibi kalkınmaya öncülük eden sektörlerin başında geldiğini vurgulayan Bakan Özlü, "Demir-çelik, plastik, dokuma, cam, boya, elektronik, yedek parça, tamir, sigorta gibi birçok sektör, otomotivle etkileşim halindedir. Birçok sektör, otomotiv sanayisinin yörüngesinde hayat bulmaktadır. Sanayileşmiş ülkelerin birçoğunda, otomotiv sektöründe faaliyet gösteren firmalar, ülkelerin en büyük şirketleridir." diye konuştu.
Bakan Özlü, sektörün aynı zamanda üretim ve ihracat gibi temel ekonomik göstergeler bakımından, ülke için hayati öneme sahip olduğuna vurgu yaparak, şöyle devam etti:
"Ülkemizin toplam ihracatı içinde en büyük pay otomotiv sektörüne aittir. Türk otomotiv sektörü 2017 yılını rekor bir ihracat rakamı ile kapatmıştır. Son 12 yıldır ülkemizin ihracat şampiyonu otomotiv sektörümüzdür. 2017 yılında elde edilen yaklaşık 29 milyar dolarlık ihracat Türk sanayisi için gurur vericidir. Bizleri son derece memnun eden bir diğer husus ise ürettiğimiz araçların yüzde 80'ini ihraç ediyor olmamızdır. Türk otomotiv sektörünün 2018 yılında yeni bir ihracat rekoruna imza atacağına yürekten inanıyoruz."
"Türkiye'nin otomobili Türk otomotiv sektörüne sıçrama yaptıracaktır"
Otomotiv yan sanayisinin teknolojinin en hızlı geliştiği sanayi kollarının başında geldiğini aktaran Özlü, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Dolayısıyla, dünya pazarlarındaki hızlı değişim sürecini yakından takip etmek, rekabet gücümüzü korumak zorundayız. Bunun için ise sürekli yatırım yapmamız, kendimizi Ar-Ge, inovasyon ve tasarımla donatmamız gerekiyor. Ayrıca, sektörün ideal olarak toplam cirosunun yüzde 10 kadarını yatırıma ayırması, özellikle Ar-Ge yatırımlarına öncelik vermesi gerekiyor.
Otomotiv tedarik sanayi firmalarımızın Ar-Ge ve tasarım konusunda yüksek bir farkındalıkla hareket etmesi zorunludur. Memnuniyetle görüyoruz ki firmalarımız bu farkındalığa sahiptirler. Bakanlık kayıtlarımızda yer alan Ar-Ge ve tasarım merkezlerinin yüzde 10'u, otomotiv yan sanayisine aittir."
Bakan Özlü, "Yan sanayisi ve ana sanayisiyle birlikte otomotiv sektöründe küresel bir oyuncu olacağız. Otomotiv sanayimizin güçlü yapısı, güçlü yan sanayi tecrübemiz, kalifiye iş gücümüz, gelişmekte olan pazarlara yakınlığımız gibi avantajlar, küresel oyuncu olma hedefimizde, elimizi güçlendiriyor." ifadelerini kullandı.
"Türkiye'nin otomobili sıçrama yaptıracak"
Yerli marka otomobilin yerli tedarik sanayisine de çok büyük katkı sağlayacağının altını çizen Özlü, şöyle devam etti:
"Türkiye'nin otomobili Türk otomotiv sektörüne sıçrama yaptıracaktır. 'Bilim merkezi, teknoloji üssü, ileri sanayi ülkesi Türkiye' hedefi; bizim için kaçınılmaz bir hedeftir. Bu hedefe mutlaka ulaşacağız. Bu hedefe doğru yürürken, en büyük partnerlerimizin başında yan sanayisiyle birlikte otomotiv sektörü geliyor.
Bizler, hükümet ve bakanlık olarak, yoğun rekabet ortamında, sizlerin elini güçlendirmek için her türlü tedbiri alamaya, sizlere her türlü desteği vermeye hazırız. Türkiye'nin Yüksek Teknolojiye Geçiş Programı çerçevesinde, otomotiv yan sanayinin, çok büyük bir misyona sahip olduğunun farkındayız."
Bakan Özlü, Otomotiv Yan Sanayi İhtisas Organize Sanayi Bölgesi (TOSB) konferans salonunda düzenlenen, Taşıt Araçları ve Yan Sanayicileri Derneği'nin (TAYSAD) 40. Olağan Genel Kurul Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, TAYSAD üyelerinin birçok ülke ekonomisinin lokomotifi olan otomotiv sanayisine güç verdiğini ve yan sanayisi güçlü olan sektörlerin, istikrarlı bir biçimde büyüyeceğini ispat ettiğini söyledi.
Özlü, otomotiv tedarik sanayisinin yeni sanayi devrimine uyum noktasında öncülük edeceğine inandığını, çünkü teknolojik gelişmelere liderlik edecek sektörlerin başında otomotiv endüstrisi ve bu sektörü destekleyen yan sanayinin geldiğini kaydetti.
Türk otomotiv sektörünün tüm gelişmiş ülkelerde olduğu gibi kalkınmaya öncülük eden sektörlerin başında geldiğini vurgulayan Bakan Özlü, "Demir-çelik, plastik, dokuma, cam, boya, elektronik, yedek parça, tamir, sigorta gibi birçok sektör, otomotivle etkileşim halindedir. Birçok sektör, otomotiv sanayisinin yörüngesinde hayat bulmaktadır. Sanayileşmiş ülkelerin birçoğunda, otomotiv sektöründe faaliyet gösteren firmalar, ülkelerin en büyük şirketleridir." diye konuştu.
Bakan Özlü, sektörün aynı zamanda üretim ve ihracat gibi temel ekonomik göstergeler bakımından, ülke için hayati öneme sahip olduğuna vurgu yaparak, şöyle devam etti:
"Ülkemizin toplam ihracatı içinde en büyük pay otomotiv sektörüne aittir. Türk otomotiv sektörü 2017 yılını rekor bir ihracat rakamı ile kapatmıştır. Son 12 yıldır ülkemizin ihracat şampiyonu otomotiv sektörümüzdür. 2017 yılında elde edilen yaklaşık 29 milyar dolarlık ihracat Türk sanayisi için gurur vericidir. Bizleri son derece memnun eden bir diğer husus ise ürettiğimiz araçların yüzde 80'ini ihraç ediyor olmamızdır. Türk otomotiv sektörünün 2018 yılında yeni bir ihracat rekoruna imza atacağına yürekten inanıyoruz."
"Türkiye'nin otomobili Türk otomotiv sektörüne sıçrama yaptıracaktır"
Otomotiv yan sanayisinin teknolojinin en hızlı geliştiği sanayi kollarının başında geldiğini aktaran Özlü, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Dolayısıyla, dünya pazarlarındaki hızlı değişim sürecini yakından takip etmek, rekabet gücümüzü korumak zorundayız. Bunun için ise sürekli yatırım yapmamız, kendimizi Ar-Ge, inovasyon ve tasarımla donatmamız gerekiyor. Ayrıca, sektörün ideal olarak toplam cirosunun yüzde 10 kadarını yatırıma ayırması, özellikle Ar-Ge yatırımlarına öncelik vermesi gerekiyor.
Otomotiv tedarik sanayi firmalarımızın Ar-Ge ve tasarım konusunda yüksek bir farkındalıkla hareket etmesi zorunludur. Memnuniyetle görüyoruz ki firmalarımız bu farkındalığa sahiptirler. Bakanlık kayıtlarımızda yer alan Ar-Ge ve tasarım merkezlerinin yüzde 10'u, otomotiv yan sanayisine aittir."
Bakan Özlü, "Yan sanayisi ve ana sanayisiyle birlikte otomotiv sektöründe küresel bir oyuncu olacağız. Otomotiv sanayimizin güçlü yapısı, güçlü yan sanayi tecrübemiz, kalifiye iş gücümüz, gelişmekte olan pazarlara yakınlığımız gibi avantajlar, küresel oyuncu olma hedefimizde, elimizi güçlendiriyor." ifadelerini kullandı.
"Türkiye'nin otomobili sıçrama yaptıracak"
Yerli marka otomobilin yerli tedarik sanayisine de çok büyük katkı sağlayacağının altını çizen Özlü, şöyle devam etti:
"Türkiye'nin otomobili Türk otomotiv sektörüne sıçrama yaptıracaktır. 'Bilim merkezi, teknoloji üssü, ileri sanayi ülkesi Türkiye' hedefi; bizim için kaçınılmaz bir hedeftir. Bu hedefe mutlaka ulaşacağız. Bu hedefe doğru yürürken, en büyük partnerlerimizin başında yan sanayisiyle birlikte otomotiv sektörü geliyor.
Bizler, hükümet ve bakanlık olarak, yoğun rekabet ortamında, sizlerin elini güçlendirmek için her türlü tedbiri alamaya, sizlere her türlü desteği vermeye hazırız. Türkiye'nin Yüksek Teknolojiye Geçiş Programı çerçevesinde, otomotiv yan sanayinin, çok büyük bir misyona sahip olduğunun farkındayız."
Yerli otoya yerli CEO
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Faruk Özlü, sıçrama projelerini açıkladı. Özlü, “5 yeni petrokimya bölgesiyle 150 milyar dolar ciro hedefliyoruz. Yerli otonun CEO’su Türk olacak. Hedef küresel başarı” dedi.
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Faruk Özlü, Gazete Habertürk’ün Ankara bürosunu ziyaret etti. Özlü, 5 yeni petrokimya bölgesi üzerinde çalıştıklarını belirterek, “150 milyar dolar ciro hedefliyoruz” dedi. Petrol üretmeyen Singapur’un Jurong Adası’nda kurduğu dev petrokimya tesisi ile yılda 66 milyar dolar ciro yaptığını vurgulayan Özlü, “Türkiye’nin sıçrama yapmasını istiyoruz. Türkiye’nin sıçrama yapabileceği tek alan sanayi ve teknoloji. Başka nasıl sıçrama yapacağız?” diye konuştu.
Tesislerden birini Ceyhan’da düşündüklerini de kaydeden Özlü şunları söyledi: “Bin 341 hektar orası. 21 hektar kaldı sorunlu. Petrokimya kümelenmesi için çok uygun. Bir yer daha var. Kuzey İzmir. Bergama tarafına doğru bir alan bulmaya çalışıyoruz. Bandırma-Çanakkale arasında bu işi yapmak isteyen girişimciler de var. Bu petrokimya kümelenmesini çok önemsiyoruz... Singapurlular gibi denizi dolduracağız. Batı Karadeniz’de Filyos endüstri bölgesi. Kuzey Ege ve Doğu Akdeniz ile birlikte toplam 5 bölge. 10 yılda bunu yapabilirsek, 150 milyar dolar bir ciro hedefliyoruz.”
Gazete Habertürk'te Volkan Yanardağ'ın haberine göre Bakan Özlü, petrol üretmeyen Singapur’un Jurong Adası’nda kurduğu dev petrokimya tesisi ile yılda 66 milyar dolar ciro yaptığına dikkat çekerek “Türkiye’nin sıçrama yapmasını istiyoruz” dedi.
YERLİ CEO’YA MARTTA KARAR VERİLECEK
Yerli otomobilde CEO’nun ‘kesinlikle’ Türk olacağını kaydeden Özlü, “Bu arkadaşımızın küresel pazarları çok iyi bilmesi lazım. Küresel bir başarı hedefliyoruz. Ama şartımız Türk olsun. 15 aday bulduk. 3 isim kaldı. Onlarla görüştük. Martta CEO konusunda karar verilecek. Nisanda da şirketi kuracağız” diye konuştu.
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Faruk Özlü, Gazete Habertürk’ün Ankara bürosunu ziyaret etti. Özlü, 5 yeni petrokimya bölgesi üzerinde çalıştıklarını belirterek, “150 milyar dolar ciro hedefliyoruz” dedi. Petrol üretmeyen Singapur’un Jurong Adası’nda kurduğu dev petrokimya tesisi ile yılda 66 milyar dolar ciro yaptığını vurgulayan Özlü, “Türkiye’nin sıçrama yapmasını istiyoruz. Türkiye’nin sıçrama yapabileceği tek alan sanayi ve teknoloji. Başka nasıl sıçrama yapacağız?” diye konuştu.
Tesislerden birini Ceyhan’da düşündüklerini de kaydeden Özlü şunları söyledi: “Bin 341 hektar orası. 21 hektar kaldı sorunlu. Petrokimya kümelenmesi için çok uygun. Bir yer daha var. Kuzey İzmir. Bergama tarafına doğru bir alan bulmaya çalışıyoruz. Bandırma-Çanakkale arasında bu işi yapmak isteyen girişimciler de var. Bu petrokimya kümelenmesini çok önemsiyoruz... Singapurlular gibi denizi dolduracağız. Batı Karadeniz’de Filyos endüstri bölgesi. Kuzey Ege ve Doğu Akdeniz ile birlikte toplam 5 bölge. 10 yılda bunu yapabilirsek, 150 milyar dolar bir ciro hedefliyoruz.”
Gazete Habertürk'te Volkan Yanardağ'ın haberine göre Bakan Özlü, petrol üretmeyen Singapur’un Jurong Adası’nda kurduğu dev petrokimya tesisi ile yılda 66 milyar dolar ciro yaptığına dikkat çekerek “Türkiye’nin sıçrama yapmasını istiyoruz” dedi.
YERLİ CEO’YA MARTTA KARAR VERİLECEK
Yerli otomobilde CEO’nun ‘kesinlikle’ Türk olacağını kaydeden Özlü, “Bu arkadaşımızın küresel pazarları çok iyi bilmesi lazım. Küresel bir başarı hedefliyoruz. Ama şartımız Türk olsun. 15 aday bulduk. 3 isim kaldı. Onlarla görüştük. Martta CEO konusunda karar verilecek. Nisanda da şirketi kuracağız” diye konuştu.
14 Mart 2018 Çarşamba
15 milyon nüfuslu İstanbul'da bin kişiye 1.2 taksi
İstanbul’da 2.3 milyon kişi yaşarken verilen 18 bin yasal taksi plakası, 2018 yılında sayısı değişmeden varlığını koruyor. 52 yıl önce kentte bin kişiye 8 taksi düşerken bugün bu rakam 2 taksinin altına düşmüş durumda
Son dönemde zirveye çıkan UBER tartışması, şirketin dünyada faaliyette olduğu 600 şehirde de sürerken, bu kentlerin her birinde kişi başına düşen taksi sayısında farklılıklar görülüyor. Bunun sonucunda ise, dünyadaki taksilerin çalışma şekillerinden kalitesine kadar birçok faklılıklar ortaya çıkıyor. UBER’in yoğun kullanıldığı kentlerin başında gelen ve nufüsu 8.8 milyon olan Londra’da 21 bin taksi var. Belediye tarafından lisans verilen ve belirli bölgelerde çalışabilen diğer taksiler de eklenince kentteki toplam taksi sayısı 109 bini buluyor. Böylece İngiltere’nin başkenti Londra’da bin kişiye 12.4 taksi düşüyor. Tablo ABD’nin New York kentinde de benzer durumda. Çeşitli özelliklerde ve farklı bölgelerde çalışan 86 bin taksinin hizmet verdiği 19.7 milyon nüfuslu New York’ta, bin kişiye düşen taksi sayısı 4.3 olarak ölçülüyor. İstanbul’a bakıldığında ise, 15 milyonluk nüfusuna karşın kentte halen 1966 yılında yapılan ihale ile verilmiş yaklaşık 18 bin taksi plakası bulunuyor.
Gazete Habertürk'ten Yiğitcan Yıldız'ın haberine göre rakamlar, 1966 yılında nüfusu 2.3 milyon olan İstanbul’da bin kişiye düşen taksi sayısının 7.8 olduğunu ortaya koyarken, 2018 yılına gelindiğinde nüfusu 15 milyonu aşan kentte ise bin kişiye düşen taksi sayısının 1.2’ye gerilediğini gösteriyor. İstanbul’a yıl içinde gelen turist sayısının 10 milyonu aştığı göz önüne alındığında, bu rakam daha da azalıyor. Şehirde farklı yakalarda plakaların sahtesinin dolaştığı da göz önüne alındığında bu rakam anca 2.4’ü buluyor. İstanbul’da kişi başına düşen taksi sayısının dünyadan az olması, oluşan arz neticesinde taksi plakalarının değerinin 1.7 milyon lirayı bularak bir rant haline gelmesine ve sahibine ayda 7 bin 500 liraya kadar gelir yaratmasına neden oluyor.
İstanbul’daki taksi sayısı 17.395
UBER’in İstanbul’da 5 bin sürücüsü var
RAKİBİ 3 KAT HIZLI BÜYÜDÜ
UBER’in rakibi Lyft, 2017’de gelirini 1 milyar dolara çıkardı. Gelirleri yüzde 168 artan şirket, büyümede UBER’i 3’e katladı.
DÜNYA KARŞILAŞTIRMASI
LONDRA’DA PLAKA SAYISI HAFTALIK AÇIKLANIYOR
UBER’in 40 bin sürücü ile en yoğun kullanıldığı kentlerden Londra’da, kişilere ve şirketlere ait toplam 21 bin siyah taksinin yanında, yine farklı şirketlerin filolar halinde çalıştırdığı ve kentteki ulaşımı denetleyen Transport for London (TLC) tarafından lisanslı 88 bin özel araç ile taksicilik hizmeti veriliyor. Londra’da 24 bin lisanslı taksi sürücüsü bulunurken bunların 3 bini sadece banliyölerde çalışabiliyor. Şehirde özel araçla lisanslı taksicilik yapanların sayısı ise 114 bin olarak belirtiliyor. Londra’da taksi şirketlerinin sayısı ise 2 bin 400’ü buluyor. TLC, internet sitesinde yeni verilen ve iptal edilen lisansları sahipliği ile birlikte haftalık olarak açıklıyor.
Londra’daki lisanslı taksi sayısı 109 bin.
UBER NEW YORK’TA PLAKALARI % 80 ERİTTİ
ABD’nin New York kentinde sayıları 13 bini bulan sarı taksilerde çalışan 40 bin şoför, 12 saatlik vardiya için plaka sahibine ya da ellerinde yüzlerce plaka ve araç bulunan taksi filolarına ortalama 100 dolar kira ödüyor. Sarı taksiler istedikleri noktadan müşteri alımı yapabilirken, 13 bin sürücünün kullandığı 8 bin yeşil taksi ise sadece belirli noktalar arasında çalışabiliyor. New York’ta aralarında limuzinlerin de olduğu farklı özelliklerdeki toplam 86 bin araç ise, adrese çağrılarak yine sadece belirlenen noktalara taşımacılık yapabiliyor. Şehirde tüm taksi tipleri dahil edildiğinde taksi lisansı bulunan sürücü sayısı 150 bini buluyor. Plaka fiyatları 2016’da 1.3 milyon dolara çıkan kentte, UBER kullanımının artmasının etkisiyle plakalar 2017’de yüzde 80 değer kaybetti ve 250 bin dolara geriledi.
New York’ta 86 bin lisanslı taksi var.
VERGİ
UBER ÖDEMİYOR, SARI TAKSİ ASGARİ ÜCRETLİ KADAR BEYAN EDİYOR
UBER ile sarı taksi arasındaki düelloda sık sık vergi de gündeme geliyor. UBER vergi ödememekle suçlanıyor. Maliye’cilerin tespitleri bu tezi doğruluyor. Çünkü UBER’in Türkiye’deki merkezine vergi mükellefiyeti için giden müfettişler karşılarında sadece danışmanları buluyor. Onlar da şirketin vergi ödeyip ödememesinden sorumlu değil. UBER Türkiye diye bilinen sadece danışmanlık şirketi. Yani vergi mükellefiyeti yok. Ortada sadece UBER vergi kaçakçılığı var. Bu doğru ancak sarı taksiciler açısından da durumun ne yazık ki hiç farklı olmadığı görülüyor. Gazete Habertürk Vergi Yazarı Rahim Ak'ın haberi...
Türkiye’de yaklaşık 62 bin olan taksicinin 8 bin 457’si işletme esasına göre defter tutup gelir vergisi beyannamesi vermiş ve bu tutarlar üzerinden vergi ödemiş. Geri kalan 54 bin taksici ise basit usulde vergiye tabi. Basit usule tabi esnaf gelir ve gideri üzerinden oluşan farktan az miktarda vergi ödüyor. Üstelik basit usule tabi esnaf 2016’da 8 bin lira olarak belirlenen kazanç istisnası hakkını elde etmişti. Kazançtan 8 bin lira düşüp üstünü beyan edip vergi ödüyor.
Gelir vergisine tabi taksici ise daha fazla vergi ödemek zorunda kalıyor. Şimdi biz elimizdeki rakamlara göre yüzde 90’ı basit usulde olan ve daha az vergi ödeyen taksicilerin en düzgün vergi ödeyen yüzde 10’luk kesimi olan gelir vergisi mükellefi taksicilerin ne kadar vergi ödediğine bakalım.
KAZANÇ ASGARİ ÜCRETLİ KADAR
Konuyla ilgili en güncel rakamlar Gelir İdaresi Başkanlığı’nın internet sayfasında 2015 kazançları için yayımlanmış. Maliye’ye asli işinin taksicilik olduğunu beyan eden 8 bin 457 kişi yılda 143 milyar lira gelir elde ettiğini söyleyip 33.2 milyon lira vergi ödeyeceklerini bildirmiş.
Rakamlar taksici başına yıllık gelirin 17 bin 16 lira yani aylık bin 418 lira olduğunu gösteriyor. 2015’te aylık asgari ücret bin 273 liraydı. Taksiciler de asgari ücretliler kadar kazandıklarını söylemişler. Üstelik beyan edilen bu kazanç sadece taksi faaliyetinden elde edilen kazanç da değil. Bunun yanında örneğin kira geliri, bakkal büfe işletmesi gibi elde ettiği gelirler de varsa bunlar da dahil. GİB’ye asıl işini beyan edenlerin tüm kazançları o işkolunun altında birleştiriliyor.
AYLIK 327 LİRA
Sonuç olarak Türkiye ortalamasına bakıldığında en çok vergi ödeyen yüzde 10’luk dilim bile baz alındığında iyi ihtimalle bir taksinin ödediği ortalama vergi yıllık 3 bin 935 lira yani aylık 327 lira düzeyinde.
PLAKA DEVRİ DE ASGARİDEN
Taksicilerin ikinci vergi kaybı değeri 1 milyon 680 bin olarak hesaplanan plakalar devredilirken yaşanıyor. Devirde vergi ödemek istemeyen plaka sahipleri aynı konutta olduğu gibi olabilecek en asgari tutarlardan gösteriyorlar.
SİGORTA
10 GÜNDEN FAZLA ÇALIŞSA DA PRİMİ ŞOFÖRDEN KESİLİYOR
Kurala göre taksi şoförü sadece ayda 10 günden az çalışıyorsa primini plaka sahibi yerine kendisi ödemesi gerekiyor. Ama uygulamada ya şoför 10 günden az çalışıyor gösteriliyor, ya da 10 günden fazla çalışıyorsa da ayda 600 liralık primi plaka sahibi yerine şoförden kesiliyor. Gazete Habertürk Sosyal Güvenlik Yazarı Tahsin Akça'nın haberi...
Sigorta primi açısından taksi şoförünün işvereni statüsünde olan plaka sahibi, uygulamada 10 günden fazla çalıştırdığı şoförün primini kendi ödemesi gerekirken şoförüne yansıtıyor. Çünkü kurala göre şoförlerin sigorta priminde 10 gün kriteri büyük önem taşıyor. Ay içerisinde 10 gün ve daha fazla çalışmak için sözleşme imzalayan şoförün sigorta primleri, plaka sahibi tarafından ödeniyor. Ancak burada kritik nokta taksi şoförünün 10 günden az çalışıyor olması. Yani aslında şoför sadece ayda 9 gün ve daha az çalışıyorsa sigorta primlerinin kendisi yatırmak zorunda. Ancak uygulamada ya 10 günden az gösterilerek ya da 10 günden fazla çalışıyorsa da yevmiyeden kesilerek sigorta primi şoföre yansıtılıyor. 10 günden az çalışanlar içinse taksi ve dolmuş şoförleri için özel bir uygulama var. Uygulanan cetvele göre 2016 yılı için aylık 23 gün üzerinden, 2017 yılı için aylık 24 gün üzerinden, 2018 yılı içinse aylık 25 gün üzerinden taksi şoföründen prim alınıyor. Ancak 30 gün hizmet olarak kayıtlarda görünüyor. 2023’e gelindiğinde taksi şoföründen 30 gün üzerinden prim alınıyor olacak. Burada ödenen prim tutarı ise işsizlik sigortası istenip istenmediğine göre değişiyor. İşsizlik sigortasına dahil olmayanlar için prim tutarının alt sınırı bu yıl sonuna kadar 549.6 lira belirlenmiş durumda. Üst sınır ise 4.122 lira. İşsizlik sigortasına dahil olanlarda yani daha sonra işsiz kaldığında işsizlik maaşı almak isteyenlerde ise prim sırasıyla 600.4 TL ve 4.503 TL olarak uygulanıyor. Yani alt sınırdan ödenen prim tutarı işsizlik sigortası kapsamında olanlar normal bir özel sektör çalışanı için 559 liralık primin üzerinde görünüyor.
SİSTEM
YAVUZ BARLAS: ŞİRKETLEŞME REKABETİ, GELİRİ KALİTEYİ BERABERİNDE GETİRİR
UBER mi sarı taksi mi? O mu bu mu! Türkiye’de tartışmalar hep böyle. Oysa tartışılacak şey sistemin kendisi olmalı. Meseleye ‘yıkıcı teknolojiler’ penceresinden bakmak mümkün ama yeterli değil. Zira konu teknolojinin imkânlarıyla taksi hizmetinin başka mecralara kaymasından çok yasal olmayan bir taşıma şeklinin yarattığı rant bölüşümü kavgası. Kavgayı çıkaran taksi şoförü mü plaka sahibi mi o da belirsiz. Problemin uzun vadeli kalıcı çözümü için size gazeteci tabiriyle bin vuruşluk bir öneride bulunacağım:
İstanbul’daki taksilerin yıllık elde ettiği yasal ciro 5 milyar lira. 1.6 milyonluk plaka bedelinin kirası aylık 7 bin 500 TL. 18 bin taksi milyarlarca liralık şirketler doğurur. Yeni plaka vererek piyasada fiyatları düşürmek de mümkün ama imkânsız gibi. En azından nüfusta 10 kata yakın artışa karşın son 52 yıldır yapılamamış. O halde plaka sahibi de mağdur edilmeyecek biçimde ortalama bir bedelle plakalar geri alınabilir. İşletme hakkı devri ile taşımacılık işi için ihaleye çıkılır. Her iki yakada en az 2 şirket olmak üzere plaka sayısı da artırılarak ihale yapılır. Dilerse bugün elinde onlarca plaka tutan kişiler de güçlerini birleşip ihaleye katılabilir. Kamu sağladığı kaynakla plakaları geri alır. Hatta gelir yaratması açısından işletmeci şirketler için halka arz da planlanabilir. Korsan da bitirilir. Gelirler de artar. Ama her şeyden önemlisi rekabet kaliteyi getirir. İşletme sahibi bilindiği için güvenlik de artar. Uber, Bi Taksi, i-Taksi gibi teknoloji uygulamaları da rekabet edip tek haneli makul komisyonlarla yeni sistemin çözüm ortakları olur. Konsolide olmuş kurallı bir yapıda inanın taksimetre ücretleri bile makul hale gelir. Yığılma yoğunlaşma takibi ile trafik bile rahatlatılır. Vergi kaybı tartışmaları da son bulur.
İDO SATIŞI ÖRNEK OLU
İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin iştiraki İDO’nun 2011’deki özelleştirmesi taksi hizmeti açısından da güzel bir örnek. 30 yıllığına işletme hakkı devredilmiş ihaleyi Akfen önderliğindeki konsorsiyum 861 milyon dolara (O günkü kurla 1.2 milyar TL) kazanmıştı. Şirketin o günkü toplam cirosu 380 milyon liraydı. 30 yıllık değeri o tarihte yüksek bulunsa da cironun 4 katına yakın çıkmıştı.
13 Mart 2018 Salı
UBER kullananlara ağır ceza yağdı
Trafik Denetleme Şube Müdürlüğü ekiplerinin 2018 yılı içinde, Uber ve benzeri uygulamalarla hizmet veren 2 bin 214 sürücü ile uygulamayı kullanan 2 bin 321 yolcuya ceza kestiği belirtildi
Trafik Denetleme Şube Müdürlüğü Sivil Trafik Amirliği ekipleri 2018 yılı içerisinde UBER ve benzeri uygulamalarla korsan yolcu taşımacılığı yapan 2 bin 214 sürücüye 3 bin 6’şar lira para cezası kesti. Ceza kesilen şoförlerin büyük çoğunluğunun UBER uygulamasına kayıtlı şoförler olduğu belirtildi.
YOLCULARA DA CEZA KESİLDİ
Öte yandan bu uygulamaları kullanarak yolculuk yapan yolcular da cezadan kurtulamadı. Yapılan çalışmalarda toplam 2 bin 321 yolcuya da 344’er lira ceza kesildiği öğrenildi. Trafik Denetleme Şube Müdürlüğü ekipleri 2017 yılında toplamda 4 bin 747 Uber sürücüsü ile içinde bulunan 5 bin 3 yolcuya para cezası kesmişti. 2016 yılında yapılan uygulamalarda ise 598 sürücüye ceza kesilirken 614 yolcu da ceza almıştı.
YASA NE DİYOR?
Yapılan denetimlerde izin belgesi almadan ticari faaliyet yürüten ya da aldığı belgenin dışında faaliyet yürüten sürücülere Karayolları Trafik Kanunu’na göre, ilgili belediyeden izin veya ruhsat olmaksızın, belediye sınırları dahilin de ticari amaçlı yolcu taşımak maddesine istinaden 1. defada 3 bin 6 lira, ikinci defasında 5 bin 10 lira cezai işlem uygulanıyor. Bu araçlarda hizmet alan yolculara da ilgili belediyeden izin veya ruhsat almadan faaliyet gösteren araçlardan taşımacılık hizmeti almak" maddesi uyarınca 344 lira para cezası veriliyor.
İkinci el oto alanlar dikkat! Zorunlu oldu
Resmi Gazete'de yayımlanan yönetmelikle ikinci el motorlu kara taşıtlarıyla ilgili farklı kararlar var. Ekpertiz zorunluluğu ile tüketicinin tüm endişeleri azalacak
Yeni tasarıyla birlikte hayatımıza giren 2.el ekspertiz zorunluluğu tüketicinin endişelerini azaltmaya yönelik bir düzenleme getiriyor
İkinci el otomobil satışlarında kilometre düşürme, aracın hasarını gizleyerek satma gibi nedenlerle tüketicilerin yaşadığı zorluklara bir takım yenilikler getiriliyor. Bu sıkıntıları gidermek amaçlı otomotiv sektörüne yönelik yeni bir kanun tasarısı hayatımıza adım attı.
Gümrük ve Ticaret Bakanlığı’ndan edinilen bilgiye göre, ikinci el araç satışları için yeni bir kanun hazırlandı. Taslağa göre, ikinci el taşıt ticaretinin yalnızca bu işle ilgilenen tacirler ile esnaf ve sanatkârlar tarafından yapılması hedefleniyor.
EKSPERTİZ RAPORU ZORUNLU OLUYOR
İkinci el motorlu kara taşıtlarının ticaretini düzenleyen yönetmelik Resmi Gazete ’de yayımlandı.
Yapılan yeni düzenleme, “Bilindiği gibi ekspertiz yapan firmaların çoğalması nedeniyle tüketiciler talep ettikleri takdirde ücretlerini kendileri karşılamak kaydıyla ekspertiz raporu alabiliyorlardı. Yönetmelik ekspertiz raporunu hem zorunlu hale getiriyor hem de bunun mali yükümlülüğünü satıcı firmaya veriyor. Ayrıca ekspertiz raporunun satıştan hemen önce düzenlenmesi de hüküm altına alınıyor. Tabi, bu zorunluluk sekiz yaşın altındaki ve 160000 kilometreye ulaşmamış araçlar için geçerli, bu sınırın üzerindeki araçlar müstesna tutulmuş.
Ekspertiz Raporu düzenleyecek firmalara da çeki düzen veriliyor. Her önüne gelen iş yeri bu raporu veremeyecek. Bu hizmeti vermek isteyen firmalar Türk Standartları Enstitüsüne başvurarak yeterli olduklarını belgeleyecekler. Yeterli olan firmalara ‘TSE Hizmet Yeterlilik Belgesi’ verilecek ve tüketiciler bu güvenli yerlerden hizmet almış olacaklar.” dedi.
İKİNCİ EL İÇİN AYRINTILAR AÇIKLANDI
Bakanlığın yönetmelikte önemle durduğu ayrıntılar;
Ekspertiz raporunun ücreti, satış işleminin alıcıdan kaynaklanan bir nedenle gerçekleşmemesi durumunda alıcı, diğer hallerde yetki belgesine sahip işletme tarafından ödenir.
Ekspertiz raporunda ikinci el motorlu kara taşıtının özellikleri, arıza ve hasar durumu ile kilometre bilgilerine yer verilir.
Yetki belgesine sahip işletme tarafından ikinci el motorlu kara taşıtı satışından hemen önce uzman incelemesi raporu alınır ve raporun bir nüshası satış esnasında alıcıya teslim edilir.
Ekspertiz raporu, Türk Standartları Enstitüsü tarafından belirlenen standarda göre verilen TSE hizmet yeterlilik belgesi bulunan işletmeler tarafından düzenlenir.
Ekspertiz raporunu düzenleyenler rapordaki bilgilerin gerçek durumu yansıtmamasından sorumludur.
Bakanlıktan Uber raporu: Ya engellenmeli ya da meşru olmalı
Gümrük ve Ticaret Bakanlığı'nın hazırladığı raporda, Uber'in kontrol altına alınması gerektiğine vurgu yapılarak, “Bu sistem yasal olarak ya engellenmeli, ya da meşru hale getirilmeli” dendi
Son günlerde sıkça tartışılan akıllı telefonlar üzerinden araç çağırma uygulaması Uber hakkında Gümrük ve Ticaret Bakanlığı, bir rapor hazırlaı. Ulaştırma Sektör Raporu’nda Uber’in taksicilere verdiği zararın önüne geçebilmek için yasal düzenleme yapılması gerektiği belirtilerek, “Bu şirketler, yasal zeminde ya tamamen engellenmeli ya da ağırlaştırılmış şartlar çerçevesinde meşruiyete kavuşturulmalıdır” denildi.
TESPİTİ ZOR
Uber’in mobil uygulamayla kullanıcılarına, özel araç hizmeti sunan bir sistem olduğu vurgulanan raporda şu tespitler yer aldı: “Uber’i taksilerden ayıran önemli özellikler bulunmakta. Uygulama üzerinden kredi kartıyla ödeme imkanı var.
Emniyet Genel Müdürlüğü temsilcisi; Uber gibi araçların trafikte tespit edilmesinin çok zor olduğunu ancak tespit edildikleri anda korsan taşımacılık suçundan cezai işlem uygulandığını ve aracın bağlanarak parka çekildiğini belirtmiştir. Fakat takibin ve belirlemenin çok kolay olmamasından dolayı öneri olarak, Uber ve benzeri mobil uygulama üzerinden gerçekleştirilen taşımacılığın yapıldığı illerde yasal düzenlemeye gidilerek uygulamanın engellenmesi veya Uber araçlarının da ‘A1’ yetki belgesi almaları zorunlu kılınarak bu kapsamda faaliyet göstermelerinin sağlanabileceği belirtilmiştir.
Bu sayede denetimlerinin de daha kolay olacağı ve resmi şekilde düzenlemeye tabi olacakları için tespitlerinin kolaylaşacağı ifade edilmiştir. İstanbul Büyükşehir Belediyesi temsilcisi ise Uber’e tamamen karşı olduklarını, İstanbul ili içinde İstanbul Taksi uygulamasının yürürlüğe girdiğini, yasal durumda yetkilendirilmemiş olan Uber’i istemediklerini vurgulamıştır.”
YASAL OLMALI
Bu bağlamda Uber’in İstanbul’da hizmet vermesine kesinlikle karşı olduklarını vurgulamıştır. Uber ve benzeri mobil uygulamalar tüm dünyada taksiciler tarafından çoğunlukla olumsuz olarak karşılanmakta. Ancak ABD’deki örneklerinin incelemesinden ve yazılı kaynak taramalarından elde edilen verilere göre, Uber’in taksicilere verdiği zararların önüne geçebilmek için yasal bir düzenlemenin yapılması gerektiği anlaşılmıştır. Yasadaki boşluklardan yararlanarak faaliyet göstermekte olan bu şirketler, yasal zeminde ya tamamen engellenmeli ya da ağırlaştırılmış şartlar çerçevesinde esnafın işine engel teşkil etmeyecek şekilde meşruiyete kavuşturulmalı.
Başta ABD ve Hong Kong olmak üzere birçok ülke Uber uygulamasının yasal altyapısını değerlendirmekte ve taksicilik sektörünün olumsuz etkilenmemesi için çözümler aramakta. Plaka sahiplerinin ve taksi şoförlerinin listesinin kamuya açık hale getirilmesi sağlanarak korsan taksicilik yapanlar hızlı bir şekilde belirlenecektir. ABD’nin Virginia eyaletinde gerçekleştirilen uygulamaya göre belirli sermaye ve çalışma koşulları çerçevesinde Uber yasal olarak meşruiyet kazanmış durumdadır.”
BİTAKSİ, DURAKTA SIRAYI BOZUYOR
ÖTE yandan BiTaksi gibi uygulamaların da zaman zaman taksi duraklarında sıkıntı yarattığına dikkat çekilen raporda, “Bu uygulamalara üye olan taksicilerin duraktaki sırayı bozarak, talep edildiği anda sıra kendinde olmamasına rağmen müşteriye gittiği, bunun da mevcut durak uygulamasında sıkıntı yarattığı ifade edilmiştir” denildi.
HAKSIZ REKABETİN ÖNÜNE GEÇİLİR
RAPORDA, yurtdışından örnekler verilerek, “New York City eyaletinde de diğer taksicilere nazaran daha yüksek vergilendirme kriterleri çerçevesinde çalışmaktadır. Ülkemizde de benzeri bir uygulama yapılması sağlanarak Uber ve benzeri uygulamaların denetimi gerçekleştirilebilir. Bu sayede hem haksız rekabetin önüne geçilmiş, hem de taksici esnafının kazancına ilişkin olumsuz bir etki ortadan kaldırılmış olacaktır. Uber gibi araçlara yasal olarak engel konulmadığı sürece, bu araçlarla rekabet edebilmek için belirli koşullarla lüks ticari taksi olarak çalışılmasına izin verilerek, müşterilere Uber ve benzeri diğer uygulamaların sunduğu hizmet kalitesinde hizmet sunulması sağlanmalıdır. Bu sayede hem taksicilerin sektördeki konumu sağlamlaştırılmış olur, hem de diğer tüm toplu taşıma araçları ile rekabet edebilme şansı artarak kazanç elde etme imkanı sunulmuş olur” denildi.
17 bin 395
İstanbul’daki toplam taksi plakası sayısı
1.6 milyon TL
Bir taksi plakasının değeri
30 bin
İstanbul’daki taksilerde çalışan şoför sayısı
4 kişi
Bir taksiden para kazanan minimum kişi sayısı
22 bin 500 TL
Bir taksinin ortalama
2 bin 500 TL
Günde 12 saat çalışan bir taksicinin aylık ortalama geliri
4 Mart 2018 Pazar
Sürücüsüzlere yol izni çıktı
Otonom araçların test merkezi konumundaki ABD’nin California eyaleti, otomobillerin direksiyonsuz ve sürücüsüz olarak yollara çıkmasını mümkün kıldı
Silikon Vadisi, bugüne kadar gerçekleştirdiği otonom sürüş testlerinde araçların başında bir mühendis bulundurmak zorundaydı. California Motorlu Araçlar Dairesi (DMV), yürürlüğe soktuğu yeni bir düzenlemeyle sürücüsüz otomobillerin insan refakatçileri olmadan yola çıkmasının önünü açtı.
Üst kurumlar tarafından onaylanan düzenleme, otonom sürüş teknolojilerinin sürücüsüz test edilmesini sağlarken; teknoloji şirketlerine bu araçları uzaktan takip etme zorunluluğu getiriyor.
Yeni düzenlemeyle birlikte, otomobillerin yapısıyla ilgili büyük bir değişim de gerçekleşecek. Artık insanların sürüş ihtiyaçlarına göre tasarlanmayacak olan sürücüsüz taşıtlarda direksiyon, vites ve pedal gibi insanların ihtiyaç duyduğu araçlar yer almayacak. General Motors, bu araçların bulunmadığı ilk tam otonom otomobilini 2019 yılında tanıtacağını duyurmuştu.
Bu karardan sonra kimse dizel araç almaz
Almanya'da Federal İdare Mahkemesi'nin dizel araçların men edilebileceğine hükmetmesi tartışma yarattı
Alman basınında Leipzig’teki Federal İdare Mahkemesi’nin eyalet ve belediyelerin hava kirliliğini önlemek amacıyla dizel motorlu araçları trafikten men edebileceğine hükmetmesi ağırlıklı yorum konusu.
DIE Welt’teki yorumda Federal İdare Mahkemesi’nin kararının otomotiv endüstrisini daha da güç durumda bırakacağına dikkat çekiliyor:
“Karar dizel araç oranının daha da düşmesine yol açacak. Artık kim dizel araç satın alsın ki? Bu yalnızca iklim için kötü değil çünkü müşterilerin çoğu daha fazla karbondioksit yayan benzine geçecek ve aynı şekilde otomotiv endüstrisini de iyice güç durumda bırakacak ve karbondioksit emisyonuna ilişkin standartlar zar zor yerine getirilebilecek. Nihayetinde federal hükümet temel sanayiyi etkili bir biçimde koruma amacına bile ulaşabilmiş değil.
‘KENDİLERİ NEDEN OLDU’
Berlin’de yayınlanan Der Tagesspiegel’da yer alan yorumda, dizel araçların modernizasyonunun maliyetini üreticilere ödetmenin yerinde bir tercih olacağı savunuluyor:
“Yerel yönetimleri rezalet bir regülasyon kaosu yaratacak bir sokak kavgasına bırakmaktansa, devletin müdahalesi istendi. Leipzig’teki hakimlerin de sona erdirmeyi başaramadığı şu anki durumda, müstakbel federal hükümetin iki şeyi hızlı bir biçimde yoluna koyması gerekiyor: Mavi plaka ve daha eski dizel araçlar için donanım modernizasyonu. Dizel araçların modernizasyonunu, eğer teknik açıdan mümkün ve ekonomik açıdan mantıklıysa, üreticilere ödetmek de gayet yerinde bir tercih. Bu aşağı yukarı on iki milyon euroya mal olacak. Otomobil firmaları eğer şimdi değilse ne zaman bu maliyetleri üstlenebilecek ekonomik durumda olacak? Nihayetinde bunlara kendileri neden oldu, firmaların tüm teknik hilelerle sömürdüğü yasal gri alanları yaratan yasa yapıcıların aktif desteğiyle.”
FATURAYI ŞEHİRLER ÖDÜYOR
Kölner Stadt-Anzeiger’da federal devletin eylemlerinin bedelini şehirlerin ödediği yorumunda bulunuluyor:
“Federal devlet ve eyaletler tereddüt etti, gecikti ve kirli havayı izledi. Bunun sonuçlarına da şehirler katlanmak zorunda. Ve dizel araç kullananlar aptal konumuna düştü. Leipzig’teki mahkeme bunu değiştiremez. Ancak bu yük dağıtımı, kurtulunması gereken bir demokrasi alışkanlığı.”
‘ALMANYA KENDİNİ REZİL ETMEK İSTEMİYORSA...’
Stuttgarter Zeitung’daki yorumdaysa on sene önce atılan adımların bugüne örnek olabileceğine dikkat çekiliyor:
“Yeni incelemeler, donanım modernizasyonunun çok daha iyi bir seçenek olduğunu gösterdi. Bu teknik imkanlar çerçevesinde, inovasyon cumhuriyeti Almanya, eğer kendini yeniden rezil rüsva edip müşterilerini yanıltmaya devam etmek istemiyorsa, geride kalmamalı. Siyaset camiası ve otomotiv endüstrisi bunu yapabileceklerini on sene önce gösterdi: Şu anda geçerli olan düşük emisyon bölgelerini ve onlarla bağlantılı olarak, sarı ve kırmızı plakalı eski otomobiller için sürüş yasaklarını getirip bir modernizasyon projesiyle desteklediğinde. O zaman başarılan şeyi başarmak bugün de mümkün olmalı.”
Yerli otomobilde CEO'luk teklifi
Bakan Özlü, yerli oto firması için CEO adayı bulduklarını belirterek, “Bu kişi çok başarılı uluslararası otomotiv piyasasını bilen bir isim. Teklif götürdük, kararını bekliyoruz” dedi
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın talimatıyla Türkiye’nin ilk yerli otomobilinin üretimi için harekete geçen kamu-özel işbirliği, üretimi gerçekleştirecek şirketin teknik ve mali fizibilite etüdünü tamamlamada son aşamaya geldi. Bilim, Sanayi ve Ticaret Bakanı Faruk Özlü, “Türkiye ile özdeşleşmiş bir marka oluşturacağız. Fransa Renaut, Almanya Mercedes ile tanınıyorsa, ‘Türkiye’ denince de akla o marka gelecek” diye konuştu. TBMM’de bir grup gazetecinin konuya ilişkin sorularına yanıt veren Bakan Özlü Türkiye’nin ilk milli otomobilinin dünya ölçeğinde markalaşma çalışmasını yürütecek CEO belirleme konusunda açıklamalarda bulundu.
PROJE MÜDÜRÜ ATANDI
CEO seçimi ve otomobili üretecek şirkete ilişkin fizibilite çalışmalarının tamamlanma aşamasında olduğunu belirten Bakan Özlü, otomotiv dünyasında küresel ölçekte tanınmış bir isme CEO’luk teklifi götürüldüğünü açıkladı. Bakan Özlü şöyle konuştu: ”Yerli otomobil üretimi için proje müdürünü atadık. Şu anda CEO seçme aşamasındayız. Küresel ölçekte başarılı olabilecek bu ismin kim olabileceğine yönelik bir araştırma da yaptık. Bu konuda süreç işliyor. Bu seçimde önceliğimiz, Türk olması ve uluslararası otomotiv piyasasında uluslararası bir başarı elde etmiş olması. Öyle bir aday da bulduk gibi… Kendisi çok başarılı, uluslararası otomotiv piyasasını bilen bir isim. Kendisine teklif de götürdük, kararını bekliyoruz. Bu konuda son aşamadayız, eli kulağında”
ONLAR ÖNDE BİZ ARKADA
Bu süreçte kamu özel işbirliğini sağlayan Ortak Girişim Grubu’yla da temas halinde olduklarını belirten Bakan Özlü, “Bu işbirliği modelinde, Ortak Girişim Grubu önde, biz arkadayız. Diğer türlü devlet otomobili olur ki; biz onu istemiyoruz. Özel sektör otomotivi olacak, onlar hangi otomobili satabileceklerse, o otomobili tasarlasınlar” dedi.
Özlü, CEO seçerken öncelikle Türk ve uluslararası başarı sahibi olmasına baktıklarını açıkladı.
Özel destek öne çıkıyor
Bu yatırımın Türkiye’ye kaç yılda geri dönüşünün sağlanacağı yönündeki soruya da yanıt veren Özlü şunları kaydetti: “Birkaç senaryo var. Birincisi mevcut devlet destekleriyle giderse ne kadar sürede döner, ikincisi devlet özel bir takım destekler tasarımlarsa ne kadar zamanda döner? İkincisinde daha erken bir geri dönüş oluyor. Bu konuda karar vereceğiz”
En az 3 model olacak
Özlü, yerli otomobilin üretiminde 3 ya da 5 model üzerinde durulduğunu kaydetti. Piyasaya tek otomobille girmenin yeterli olmadığını ve imaj açısından olumsuz olduğunu da belirten Özlü şunları kaydetti: “Daha önce söylemiştim bir araba tasarlamak 1 milyar dolarsa bunu marka yapmak 5 milyar dolar.”
İşte kulislerde konuşulan 3 isim
Babayiğitler, yerli otomobilin ilk örneğini 2019’da, seri üretimini de 2021’de bitirmeyi hedeflerken kendisine teklif götürülen ve kararı beklenen CEO adayıyla ilgili olarak kulislerde 3 isim öne çıkıyor. Türkiye’nin otomobilinin üretiminde CEO görevini üstlenmesi beklenen isimler arasında Ali Pandır konuşulan adaylardan. Geçmişte Tofaş CEO’su olan Pandır, ardından Fiat İş geliştirme direktörlüğü yapmıştı. Son olarak Erdemir Yönetim Kurulu Başkanlığını yürütüyordu. CEO’luk için teklif götürüldüğü düşünülen diğer bir isim Tarık Tunalıoğlu. Tunalıoğlu’nun Renault Bursa Fabrika Müdürlüğü dışında uluslar arası alanda da önemli deneyimi bulunuyor. Kulislerde konuşulan üçüncü isim ise ünlü Türk tasarımcı Murat Günak. Günak’ın Tasarımını yaptığı otomobiller arasında Mercedes SLK, Peugeot 206, Volkswagen Eos ve Golf GTI bulunuyor
Trafiğe çıkan araç sayısı yüzde 14 arttı
Ocakta trafiğe kaydı yapılan taşıt sayısı aylık yüzde 14 artarken, yıllık yüzde 8,7 azaldı.
Trafiğe kayıtlı araç sayısı Ocak ayı sonu itibarıyla 22 325 033 oldu
Ocak ayı sonu itibarıyla trafiğe kayıtlı toplam 22 milyon 325 bin 33 adet taşıtın %54,2’sini otomobil, %16,4’ünü kamyonet, %13,9'unu motosiklet, %8,3’ünü traktör, %3,8’ini kamyon, %2,2’sini minibüs, %1’ini otobüs, %0,2’sini ise özel amaçlı taşıtlar oluşturdu.
Ocak ayında 117 477 adet taşıtın trafiğe kaydı yapıldı
Ocak ayında trafiğe kaydı yapılan toplam 117 bin 477 taşıt içinde otomobil %62,9 ile ilk sırada yer aldı. Bunu sırasıyla %21,9 ile kamyonet, %5,7 ile motosiklet, %4 ile traktör takip etti. Taşıtların %5,5’ini ise minibüs, otobüs, kamyon ve özel amaçlı taşıtlar oluşturdu.
Trafiğe kaydı yapılan taşıt sayısı bir önceki aya göre %14 arttı
Ocak ayında trafiğe kaydı yapılan taşıt sayısı bir önceki aya göre %14 arttı. Bu artış otomobilde %10, minibüste %16,4, kamyonette %51,1, kamyonda %161,9, özel amaçlı taşıtlarda %42,2 olarak gerçekleşti. Otobüste %28,1, motosiklette %7,4, traktörde ise %37,7 azalış oldu.
Trafiğe kaydı yapılan taşıt sayısı geçen yılın aynı ayına göre %8,7 azaldı
Ocak ayında geçen yılın aynı ayına göre trafiğe kaydı yapılan taşıt sayısında %8,7 azalış gerçekleşti. Bu azalış otomobilde %12,7, otobüste %34,2, kamyonette %10,6, özel amaçlı taşıtlarda %28 olarak gerçekleşti. Minibüste %0,1, kamyonda %64,5, motosiklette %22,6, traktörde ise %10,8 artış oldu.
Trafikteki toplam taşıt sayısı Ocak ayında 106 088 adet arttı
Ocak ayında 117 477 adet taşıtın trafiğe kaydı yapıldı, 11 bin 389 adet taşıtın ise trafikten kaydı silindi. Böylece trafikteki toplam taşıt sayısı 106 bin 88 adet arttı.
Ocak ayında 631 823 adet taşıtın devri yapıldı
Devri(1) yapılan toplam 631 bin 823 adet taşıt içinde otomobil %70,5 ile ilk sırada yer aldı. Otomobili sırasıyla %16,9 ile kamyonet, %3,6 ile traktör, %3,4 ile motosiklet takip etti. Ocak ayında devri yapılan taşıtların %5,6’sını ise minibüs, otobüs, kamyon ve özel amaçlı taşıtlar oluşturdu.
Trafiğe kayıtlı LPG’li otomobil oranı %38,2 oldu
Ocak ayı sonu itibarıyla trafiğe kayıtlı 12 milyon 106 bin 678 adet otomobilin %38,2'si LPG, %35,5’i dizel, %25,9’u benzin yakıtlıdır. Yakıt türü bilinmeyen(2) otomobillerin oranı ise %0,4’tür.
Ocak ayında 73 880 adet otomobilin trafiğe kaydı yapıldı
Ocak ayında trafiğe kaydı yapılan 73 bin 880 adet otomobilin %15,8’inin Renault, %13'ünün Volkswagen, %8'inin Fiat, %6,3'ünün Dacia, %6,3’ünün Hyundai, %6’sının Toyota, %5,8’inin Ford, %5,1’inin Opel, %5,1’inin Peugeot, %4,2’sinin Nissan olduğu, %24,3'ünün ise diğer markalardan oluştuğu görüldü.
Trafiğe en fazla 1501-1600 motor silindir hacimli otomobillerin kaydı yapıldı
Ocak ayında trafiğe kaydı yapılan 73 bin 880 adet otomobilin %43,2’si 1501-1600, %27,6’sı 1401-1500, %13,5'i 1301-1400, %10,7'si 1300 ve altı, %4,2’si 1601-2000, %0,8’i 2001 ve üstü motor silindir hacmine sahiptir.
Trafiğe en fazla beyaz renkli otomobillerin kaydı yapıldı
Ocak ayında trafiğe kaydı yapılan 73 bin 880 adet otomobilin %58,6'sı beyaz, %20’si gri, %7,6’sı siyah ve %4,9’u kırmızı iken %8,9’u diğer renklerdedir.
Sürücüsüz arabalar 5 milyon km yol yaptı
Sürücüsüz arabalar, yani otonom araçlar nedir, nasıl çalışır? Google'a bağlı Waymo şirketi bir video yayınlayarak bu araçların çalışma mantığını gösterdi
Uzun bir süredir sürücüsüz araçlar üzerinde çalışan ve bu yöndeki projelerini de kendisine bağlı alt şirketi Waymo vasıtasıyla yürüten Google, yeni nesil araçların nasıl çalıştıklarına dair bir video yayınladı.
Sürücüsüz otomobillerin bugüne kadar Amerika'nın 25 farklı şehrinde gerçek trafikte toplam 5 milyon kilometreden fazla yol kat ettiklerini açıklayan Waymo yetkilileri, bu yolculuk esnasında otomobillerin çevreyi nasıl taradıklarını göstermek adına aşağıdaki videoyu paylaştı.
5 milyon kilometreyi aşan bu yolculuğun önemli bir başka yönü ise, yapay zekanın bu tecrübelerden olasılıklar üretmesi ve her yeni yolculukta sürüş tekniklerini geliştirmesi.
Sürücüsüz arabalar henüz ABD Ulaştırma Bakanlığından izin alabilmiş değil. Ancak çalışmaların bu hızla devam etmesi halinde, bu araçaların trafiğe çıkması çok da uzun bir zaman almayacak.
Roma da dizeli yasaklıyor!
Dizel motorlu araçları uzaklaştırmak isteyen şehirler arasına İtalya'nın başkenti Roma da katılıyor…
Amerika’da meydana gelen skandalın ardından dizel motorlara bakış tamamen değişti. Markaların bir çoğu artık dizel motor geliştirmekten vazgeçtiğini açıklarken, ülkeler ve şehirler de dizel araçlara yönelik yasaklarını art arda açıklamaya başladı. Kısa bir süre önce Almanya’da Federal Mahkeme ülke genelinde dizel araçların trafiğe çıkma yasağının önünü açarken, dün de İtalya’nın ünlü Roma şehrinden benzer yasak kararı geldi. Tarihi önemi nedeniyle her yıl yüz binlerce turisti ağırlayan İtalya’nın başkenti Roma’nın Belediye Başkanı, hava kirliliğinin önüne geçilebilmesi ve daha yeşil bir çevre adına 2024 yılına kadar kentte dizel araçların yasaklanacağını duyurdu.
1.8 MİLYON ARAÇ VAR
Başkan Virginia Raggi, sosyal medya hesaplarından yaptığı açıklamada, “Ciddi şekilde müdahale etmek istiyorsak, güçlü tedbirleri almak için cesaret göstermeliyiz” yorumunu yaparken, açıklanan rakamlara göre, geçtiğimiz yıl İtalya’da yollara çıkan 1.8 milyon otomobilin yaklaşık üçte ikisinin dizel olduğu öğrenildi. Sanayi tesislerinin oldukça az olduğu Başkent Roma’da yaşanan hava kirliliğinin en büyük etkeninin motorlu taşıtlar olduğu biliniyor. Hava kirliliği Roma’da kritik seviyelere çıktığında gözler hemen şehirdeki dizel araçlara çevriliyor.
Hisarcıklıoğlu'ndan yerli otomobil açıklaması
Hisarcıklıoğlu, "Türkiye ilk defa kendi markasıyla yerli, milli otomobilini üretecek. 2019'da ilk prototip, 2021 veya 2022'de artık arabamızı satın alacağız. Ne olacak bu? Tamamen elektrikli olacak. Dünya ile aynı noktada yarışa başlıyoruz." dedi
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu,"İnşallah Türkiye ilk defa kendi markasıyla yerli, milli otomobilini üretecek. 2019'da ilk prototip, 2021 veya 2022'de artık arabamızı satın alacağız. Ne olacak bu? Tamamen elektrikli olacak. Dünya ile aynı noktada yarışa başlıyoruz. Türkiye'nin ekonomik, teknolojik dönüşümünü sağlayacak." dedi.
Çeşitli ziyaretler için Zonguldak'a gelen Hisarcıklıoğlu, "Ereğli Ekonomisine Değer Katanlar Ödül Töreni"ne katıldı.
Burada konuşan Hisarcıklıoğlu, 7 yıldır otomobil yapacak babayiğitler arandığını hatırlattı. Otomobil yapacak babayiğitler çıkardıklarını belirten Hisarcıklıoğlu, şöyle konuştu:
"İnşallah Türkiye ilk defa kendi markasıyla yerli, milli otomobilini üretecek. 2019'da ilk prototip, 2021 veya 2022'de artık arabamızı satın alacağız. Ne olacak bu? Tamamen elektrikli olacak. Dünya ile aynı noktada yarışa başlıyoruz. Türkiye'nin ekonomik, teknolojik dönüşümünü sağlayacak. Hedefimiz bugün 10 bin dolar fert başına düşen milli gelirimiz. 25 bin dolara çıksın diyoruz. Hedef bu. 25 bin dolara çıkması ne demek? Hepimizin bugüne göre 2,5 misli daha zengin olması. İnşallah otomobilde, işte biz bu 25 bin dolara sıçrama projesini yapmış olacağız. Her il Allah razı olsun bu işi sahipleniyor. 81 il, 'bizde yapılsın.' diyor. İnşallah bunun çalışmaları yapılıyor. Çalışmalar bittikten sonra tabii bu bizim vereceğimiz bir karar değil. Hükümetimiz karar verecek. Buna karar verdiği zaman inşallah el birliği ile de bir an önce Türkiye ilk defa kendi yüzde yüz elektrikli, dünyayla aynı noktada başlayan ve tamamıyla örnek vereyim bugün kullandığımız en ucuz akaryakıtla, elektrikli otomobilin gittiği mesafeyi mukayese ettiğiniz zaman 10’da bir daha ucuza yol katediyorsunuz. Bakımı, tamiri yok. Artık dünya o tarafa gidiyor. Biz de o noktada onu yakalamış olacağız."
Hisarcıklıoğlu, birlik ve beraberlik içerisinde hareket edildiğinde başaramayacakları hiçbir şeyin olmadığını vurgulayarak, "Farklı düşüneceğiz. Allah hepimizi farklı yaratmış. Zenginliğimiz bu zaten. İnsanoğlunun özelliği bu. Farklı düşüncelerinden dolayı kimse kimseyi kınamayacak. Farklılarımızı ortaya koyacağız. Ortak akılla ve diyalogla meselelerimizi çözeceğiz. Allah ülkemizdeki bu birlik ve beraberliği devam ettirsin. Afrin'de bütün millet birleşti. 15 Temmuz'da nasıl birleştik? Genel, yerel meselelerde farkı düşüneceğiz ama birleşeceğiz, tartışacağız, doğruyu bulacağız. Ülkemizi ilk 10 ekonomi arasına sokmak istiyoruz." dedi.
TOBB'un en demokratik kurumlardan biri olduğuna dikkati çeken Hisarcıklıoğlu, kazanmak ve kaybetmenin önemli olmadığını, kaybetmenin dünyanın sonu olmadığını ifade etti.
Çeşitli hediyeler takdim edilen Hisarcıklıoğlu, Ereğli ekonomisine katkı sağlayanlara plaket verdi. Hisarcıklıoğlu, daha sonra Ereğli Ticaret ve Sanayi Odası'nı ziyaret ederek, bir süre önce hayatını kaybeden eski başkan Yaşar Tetiker'in isminin verildiği konferans salonunun açılışını gerçekleştirdi.
3 Mart 2018 Cumartesi
İstanbul'da araçlar altı ilçelik yer kaplıyor
İstanbul'da trafiğe kayıtlı 3 milyon 571 bin araç, yan yana getirildiğinde 6 ilçeden fazla yer kaplıyor
Türkiye Veri İşleme Merkezi'nin (TUVİMER) "İstanbul Trafik ve Otopark Durumu" başlıklı araştırmasına göre, İstanbul trafiğine kayıtlı araç sayısı 2018 itibarıyla 3 milyon 571 bine yükseldi.
Kentte 2000 yılında 1 milyon 217 bin olan toplam araç sayısı, 8 yılda neredeyse 3 kat arttı. Bu yıl itibarıyla İstanbul'da trafiğe kayıtlı 2 milyon 669 bin otomobil, 86 bin minibüs, 45 bin otobüs, 637 bin kamyonet ve 134 bin kamyon bulunuyor.
Araştırmaya göre, İstanbul'da trafiğe kayıtlı otomobil, minibüs, otobüs, kamyonet ve kamyonlar yan yana getirildiğinde 68 milyon 343 bin metrekarelik alanı kaplıyor. Söz konusu rakam, Güngören, Beyoğlu, Bayrampaşa, Zeytinburnu, Gaziosmanpaşa ve Fatih olmak üzere toplam 6 ilçenin yüz ölçümü olan 64,5 milyon metrekarelik alanı aşıyor.
"İstanbul'daki araçlar toplam 21 bin 500 kilometre uzunlukta"
TUVİMER Genel Müdürü Kurtuluş Altun, trafiğe kayıtlı araçların tek sıra halinde sıralanması durumunda yaklaşık 21 bin 500 kilometrelik bir kuyruk oluşturduğunu belirterek, şunları kaydetti:
"İstanbul'da TEM, D-100, Yavuz Sultan Selim Köprüsü gibi birinci ve ikinci dereceli park edilmesi mümkün olmayan kara yollarını hesaplama dışı bıraktığımız takdirde yaklaşık 25 bin 400 kilometrelik bir yol ağı bulunuyor. Trafiğe kayıtlı araçların çift şeritli olarak park etmesi durumunda yaklaşık 10 bin 750 kilometrelik park edilebilir yol alanı dolmaktadır."
Plaka sahipleri online taksi hizmetlerine niçin karşı
Hürriyet yazarı Uğur Gürses, geleneksel taksi sistemi ile online taksicilik hizmeti veren şirketleri değerlendirdi. İşte Gürses'in o yazısı:
Yenilikler en çok da ölçeği büyük ya da küçük imtiyazlara sahip köşe başını tutmuş rantçıların canını sıkar; yenilik rekabet demektir.
Güncel tartışmadan bahsediyorum; taksiler ve Uber gibi “online” iş yapan “oyunbozan” şirketler arasındaki giderek ısınan ve politikacıların da popülizm tozu serperek gündeme taşıdığı tartışmadan.
Uber gibi akıllı telefonlarla çağrılan, özel taksi uygulaması “oyunbozan” bir yenilik. Çünkü bu araçlarla yapılan seyahate yolcu ve sürücüye ilave olarak bir kurumsal muhatap da ekleniyor. Yolculuğun hangi koşullarda olması gerektiğini denetleyen, belirleyen bir şirket. Araç talebi de ödeme de şirkete, şirketten de sürücüye uzanıyor. Sürücü de yolcu da birbirini “notluyor”.
İşin merkezinde şirket olunca sürücünün de yolcunun da seyahat kalitesi artıyor. Aracı hijyen koşulları bakımında kötü olarak raporlanan sürücünün sistem içinde kalması zor. Oysa İstanbul’un en “kalburüstü” semtlerindeki taksiler bile olması gereken çıtanın altında kalır.
Uber yetkilileri, İstanbul’daki sistemlerine kayıtlı araçların yarısının taksiler olduğunu not ediyor. Sisteme giren de çıtayı yükseltecektir. Bu durum taksiciler için de iyi.
İMTİYAZI REKABETÇİLİK BOZAR
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) de bir süre önce bu uygulamaya benzer İTaksi uygulamasını başlattı. Burada kamusal bir hedef de var; “Boşta gezen araçlarının sayısını azaltarak trafiği rahatlatabilmek ve ulaşımı erişilebilir hale getirmek” de hedefleniyor.
Yolcu ve sürücüyü buluşturan bu tür uygulamalarla; şirket de yolcu da sürücü de en verimli biçimde bu süreçten yararlanıyor. Nihai olarak taksi taşımacılığında verim artıran bir yenilik Uber tarzı şirketler.
Son tartışmalara bakınca; taksicileri temsil eden oda yetkilileri iki konuya işaret ediyorlar; bu tür taşıyıcıların lisanssız ve kayıt dışı çalıştıklarına. Uber yetkilileri ise sistemlerine kayıtlı sürücülerin her türlü lisansının bulunmasının bir koşul olduğunu, ayrıca kayıtlı iş yaptıklarını ifade ediyor.
İşin doğrusu; yolcu da şirket de sürücü de sistem üzerinden kayıtlı biçimde, kredi kartından başlayan bir süreçle ödeme sürecine dahiller. Bu yüzden olsa olsa; neredeyse tamamen nakit ödemeyle çalışan sistemin, yani taksilerin vergi süreçleri daha muğlak. Taksi sahipleri gelirlerini basit usulde beyan ederek ödüyor. Oysa Uber gibi sistemlerde her bir işlemde kayıt var; ödeyenin de aracılık edenin de ödemeyi kabul edenin de.
İBB yetkililerinin açıklamalarına bakılırsa İstanbul’da 17 bin 395 taksi bulunuyor. Uzmanlar taksilerin çalışma sisteminin, bir başka kişiye kiralama ya da vardiyalı sürücü çalıştırma biçimine dayandığına işaret ediyor.
Mevcut taksi işletmeciliğinin taşeron ve yevmiyeli sürücülere dayanmasının; sürücü ve yolcu arasındaki ilişkiyi de belirlediği çok açık. Bu yapıda, üçüncü kişilere bırakılmış olan ve olasılıkla yazılı bir sözleşme de bulunmadığından, sosyal güvenlik güvencesi bile olmadan çalışan sürücülerin araç bakımından, güvenliğine, temizliğine uzanan süreçte ilgili olmadıklarına, artan biçimde gelen yolcu ilişkilerine dair şikayetlere hepimiz tanık oluyoruz.
KÖHNE BİR SİSTEM
17.395 adet taksi etrafında taksi başına en az 3 kişi ve onların aileleri olarak bakılırsa bu durum; hizmet sunanlar tarafında kabaca 210 bin kişiyi ilgilendiriyor. Plaka sahibi 17 bin 395 kişiden çok fazlası yani. İstanbul yerel seçimlerine odaklı biçimde siyasetçileri, yeniliğin getirdiği iş kaybına popülizm tozu serpmeye götüren de bu olmalı.
Oysa plaka arzı kısıtlı imtiyazlı bir yapıyı ve “plaka rantını” kollamadan yapılacak iş, taksi işletmeciliğini bir düzene koymak olmalıydı. Siyasetçiler yenilikçi ve verim sağlayan bir iş platformunu “milli taksiye” tehdit olarak sunmak yerine, İBB’nin de yapmaya çalıştığı gibi taksicilerin iş ortamını sürdürülebilir kılacak iyileştirici açı ve öneriler getirmelidir. Hizmet satın alanın seyahat koşullarını düzelt ki “güven sorunu” çözülsün.
Yapılan bir işin ya da sistemin paydaşlarını gözetmeden “cadı avına çıkmak” en kolayı; ama sorunu çözmüyor.
Oy hesabıyla popülizm, siyasetçileri şimdiye kadar bu “çeki düzen” işinden uzak tuttu. Şimdi de hala “yabancı bir el ekmeğimize ortak oluyor” söylemine destek çıkarak devamı yönünde destek çıkıyor. Ancak işin diğer paydaşı olan yolcular, giderek piyasanın kendine sunduğu seçeneğe daha fazla yaklaşıyor.
Taksi sahiplerinin derdi ne? 2 milyon TL’ye yaklaştığı söylenen plaka “yatırımına” yeterince aylık kazanç elde edememek. Biz taksilerden neden memnun değiliz? Köhnemiş sistem popülizmle sürdürüldüğü için.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)