30 Ocak 2021 Cumartesi

General Motors, 2035'e kadar benzinli ve dizel araç üretimini sonlandırıyor

 Amerikan otomobil üreticisi General Motors'tan (GM) yapılan açıklamada, GM'nin küresel ürün ve operasyonlarında 2040 itibarıyla karbon nötr olmayı planladığı aktarıldı.


GM'nin tamamen elektrikli bir gelecek için ortak bir vizyon geliştirmek amacıyla Çevre Savunma Fonu ile çalıştığına işaret edilen açıklamada, şirketin 2035 itibarıyla yalnızca elektrikli araç üretmeyi hedeflediği kaydedildi.


Açıklamada, şirketin sıfır emisyonlu araçlar sunma ve gerekli şarj altyapısını oluşturma gibi konularda tüm paydaşlarla birlikte çalışmaya odaklanacağı belirtilerek, gelecek 5 yılda elektrikli araçların Ar-Ge ve üretimine 27 milyar dolarlık yatırım yapılmasının ve pazara 30 elektrikli otomobil modeli sürülmesinin planlandığı bildirildi.


Tesla'nın kârı yüzde 157 arttı

 Tesla'dan yapılan açıklamaya göre, şirketin geliri geçen yılın dördüncü çeyreğinde bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 46 artarak 10,7 milyar dolara çıktı. Şirket 2019'un aynı döneminde 7,4 milyar dolarlık gelir elde etmişti.


Şirketin geliri, 2020 yılının genelinde ise yıllık yüzde 28 artışla 31,5 milyar dolara yükseldi. Firma 2019'da 24,6 milyar dolar gelir elde ettiğini açıklamıştı.


Tesla'nın net karı ise geçen yılın son çeyreğinde yıllık yüzde 157 artarak 270 milyon dolar olarak hesaplandı. Şirket 2019'un aynı döneminde 105 milyon dolar kar etmişti.


Firmanın net karı 2020 yılı genelinde ise 721 milyon dolar olarak hesaplandı. Şirket, 2019'da ise 862 milyon dolarlık zarar açıklamıştı.


Tesla'nın 2019'un dördüncü çeyreğinde 0,11 dolar olan hisse başına karı da 2020'nin aynı döneminde 0,24 dolara yükseldi.

Tesla'nın sattığı araç sayısı ise 2020'de yaklaşık yüzde 36 artarak 499 bin 550 oldu.





26 Ocak 2021 Salı

Geçen yıl trafiğe yaklaşık 1 milyon 39 bin aracın kaydı yapıldı

 Trafiğe kayıtlı araç sayısı, geçen yıl sonu itibarıyla bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 4,27 artarak 24 milyon 144 bin 857'ye çıktı.

Türkiye İstatistik Kurumu, Aralık 2020'ye ilişkin motorlu kara taşıtları istatistiklerini açıkladı.

Buna göre, geçen yıl sonu itibarıyla trafiğe kayıtlı toplam taşıt sayısı, bir önceki yılın aynı dönemine göre yaklaşık yüzde 4,27 artarak 23 milyon 156 bin 975'ten, 24 milyon 144 bin 857'ye yükseldi.

Bu araçların yüzde 54,3'ü otomobil, yüzde 16,3'ü kamyonet, yüzde 14,5'i motosiklet, yüzde 8,1'i traktör, yüzde 3,6'sı kamyon, yüzde 2'si minibüs, yüzde 0,9'u otobüs ve yüzde 0,3'ü özel amaçlı taşıtlardan oluştu.



Geçen yıl aralıkta 85 bin 300 taşıtın trafiğe kaydı yapıldı. Bu taşıtların içinde otomobil yüzde 63,9 ile ilk sırada yer aldı. Araçların yüzde 12,8'ini kamyonet, yüzde 12,4'ünü motosiklet, yüzde 7,6'sını traktör, yüzde 2'sini kamyon, yüzde 0,5'ini otobüs, yüzde 0,4'ünü özel amaçlı taşıtlar ve yüzde 0,4'ünü ise minibüs oluşturdu.

Aralık 2020'de trafiğe kaydı yapılan taşıt sayısı bir önceki aya göre yüzde 16,9 azaldı. Taşıt sayısı bir önceki aya göre özel amaçlı taşıtlarda yüzde 231, traktörde yüzde 6,9 artarken, minibüste yüzde 26,7, kamyonette yüzde 25,3, otobüste yüzde 21, otomobilde yüzde 18,1, kamyonda yüzde 16,1 ve motosiklette yüzde 13,7 azalış görüldü.

Söz konusu ayda, yıllık bazda trafiğe kaydı yapılan taşıt sayısında yüzde 34,3 artış oldu. Trafiğe kaydı yapılan taşıt sayısı bir önceki yılın aynı ayına göre özel amaçlı taşıtlarda yüzde 177, kamyonda yüzde 82,5, traktörde yüzde 56,7, motosiklette yüzde 45,4, kamyonette yüzde 39,8, otomobilde yüzde 30,4 artarken minibüste yüzde 61,1 ve otobüste yüzde 27,5 azaldı.

Ocak-Aralık döneminde 1 milyon 38 bin 905 taşıtın trafiğe kaydı yapıldı, 48 bin 328 taşıtın kaydı silindi. Böylece trafikteki toplam taşıt sayısı 990 bin 577 arttı.

Devri yapılan araçlar
Aralık 2020'de devri yapılan toplam 544 bin 583 taşıt içinde otomobil yüzde 64,2 ile ilk sırada yer aldı. Otomobili yüzde 17,6 ile kamyonet, yüzde 5,8 ile motosiklet, yüzde 5,4 ile traktör, yüzde 3,2 ile kamyon, yüzde 2,5 ile minibüs, yüzde 0,9 ile otobüs ve yüzde 0,4 ile özel amaçlı taşıtlar takip etti.

Ocak-Aralık döneminde trafiğe kaydı yapılan 601 bin 525 otomobilin yüzde 50'sinin benzin, yüzde 40,9'unun dizel, yüzde 5,5'inin LPG yakıtlı ve yüzde 3,6'sının elektrikli veya hibrit olduğu görüldü.

Aralık sonu itibarıyla trafiğe kayıtlı 13 milyon 99 bin 41 otomobilin ise yüzde 38,3'ünün dizel, yüzde 36,7'sinin LPG, yüzde 24,4'ünün benzin yakıtlı ve yüzde 0,3'ünün elektrikli veya hibrit olduğu kaydedildi.

Yakıt türü bilinmeyen otomobillerin oranı ise yüzde 0,3 olarak kayıtlara geçti.

Aralık 2020'de trafiğe kaydı yapılan otomobillerin yüzde 15,2'si Renault, yüzde 13,4'ü Fiat, yüzde 9,3'ü Volkswagen, yüzde 7,3'ü Toyota, yüzde 7,2'si Peugeot, yüzde 6,2'si Ford, yüzde 5,3'ü Honda, yüzde 4,2'si Hyundai, yüzde 3,9'u Opel, yüzde 3,8'i Citroen, yüzde 3,6'sı Mercedes-Benz, yüzde 3,4'ü Skoda, yüzde 3,3'ü Dacia, yüzde 3,3'ü BMW, yüzde 2'si Audi, yüzde 2'si Kia, yüzde 1,3'ü Volvo, yüzde 1,2'si Nissan, yüzde 1'i Seat, yüzde 0,5'i Jeep ve yüzde 2,7'si diğer markalardan oluştu.

Ocak-Aralık döneminde trafiğe kaydı yapılan otomobillerin yüzde 29,6'sının 1401-1500, yüzde 24,3'ünün 1300 ve altı, yüzde 24,1'inin 1501-1600, yüzde 15'inin 1301-1400, yüzde 5,9'unun 1601-2000, yüzde 0,8'inin 2001 ve üstü motor silindir hacmine sahip olduğu görüldü.

Bu dönemde trafiğe kaydı yapılan otomobillerden yüzde 46,8'i beyaz, yüzde 26,9'u gri, yüzde 7,6'sı mavi, yüzde 7'si kırmızı, yüzde 6,9'u siyah, yüzde 1,7'si turuncu, yüzde 1,3'ü kahverengi, yüzde 0,6'sı sarı, yüzde 0,2'si yeşil renkli iken yüzde 1'i diğer renklerden oldu.

Türkiye'de 2020 sonu itibarıyla trafiğe kayıtlı motorlu kara taşıtlarının ortalama yaşı 14,2 olarak hesaplandı. Ortalama yaş otomobillerde 13,2, minibüslerde 14,4, otobüslerde 14,1, kamyonetlerde 12,3, kamyonlarda 17,2, motosikletlerde 13,7, özel amaçlı taşıtlarda 13,1 ve traktörlerde 24,2 olarak kayıtlara geçti.



Türkiye'de üretilen her iki otomobilden biri Bursa'da banttan indirildi

 OYAK Renault ve TOFAŞ'a ev sahipliği yapan Bursa'nın, geçen yıl üretilen ve ihraç edilen her iki otomobilden birinde imzası var. Türkiye'de üretilen ve yurt dışına gönderilen her üç araçtan biri Renault fabrikalarından çıktı.

Türkiye'de geçen yıl üretilen otomobillerden yarıdan fazlasında, otomotivin önde gelen şirketleri OYAK Renault ve TOFAŞ'a ev sahipliği yapan Bursa'nın imzası bulunuyor.

AA muhabirinin, Otomotiv Sanayii Derneği ve Otomotiv Endüstrisi İhracatçıları Birliği verilerinden derlediği bilgilere göre, Türk otomotiv sektörü, geçen yıl 38 bin 103'ü traktör olmak üzere 1 milyon 335 bin 957 araç üretti ve bunların 930 bin 38'ini ihraç etti.

Üretilen araçların 855 bin 43'ünü ve ihraç edilenlerin 596 bin 616'sını otomobiller oluşturdu.

Bursa, 461 bin 605 adetle banttan indirilen otomobillerin yüzde 53,98'ini üretti.

Bu üretimin 308 bin 568'i OYAK Renault, 153 bin 37'si de TOFAŞ fabrikalarında yapıldı.

OYAK Renault, ülkenin otomobil üretiminde ilk sırada yer aldı. Firma, Türkiye'de üretilen her üç otomobilden birini Bursa fabrikasında banttan indirdi.

İhraç edilen 100 araçtan 46'sı Bursa'dan
Yurt dışına geçen yıl satılan otomobillerin yüzde 45,8'i, 273 bin 439 adetle Bursa'da üretildi.

OYAK Renault, 2020 yılını 211 bin 954, TOFAŞ ise 61 bin 485 adet otomobil ihracatıyla kapattı.

Bu rakamla OYAK Renault, otomobil ihracatında da ilk sırada yer aldı. Firma her üç otomobilden birinin ihracatını (yüzde 35,52) gerçekleştirdi.

Bursa'da banttan indirilen 461 bin 605 otomobilin yaklaşık yüzde 60'ı yurt dışına gönderildi.

'Otomotiv şehri' Sakarya'da 2020'de üretilen her 100 araçtan 76'sı ihraç edildi

 Türkiye'nin otomotiv üretiminde lokomotif şehirleri arasında yer alan Sakarya'da geçen yıl salgına rağmen 255 bin 693 araç üretim bandından indirildi.

Türk otomotiv sanayisinin geçen yılki dış satışlarında yüzde 21 paya sahip olan Sakarya, ihraç ettiği 195 bin 504 araçla ülke ekonomisine 4 milyar 3 milyon 855 bin dolar döviz girdisi sağladı.

İhracat sıralamasında İstanbul, Bursa, Kocaeli, İzmir, Ankara ve Gaziantep'in ardından 7'nci sırada bulunan Sakarya, geçen yıl 153 ülke ve 10 serbest bölgeye yaklaşık 4,5 milyar dolar ihracat gerçekleştirdi.

Otomotiv, demir ve demir dışı metaller, iklimlendirme sanayisi, kimyevi maddeler ve mamulleri ile makine ve aksamları sektörleriyle dikkatleri üzerine çeken kentte, en çok ihracat 4 milyar 3 milyon 855 bin dolarla otomotiv sektöründe yapıldı.



Otomotiv Sanayii Derneği verilerine göre, Türkiye'de 2020 yılında traktör de dahil üretilen 1 milyon 335 bin 957 araçtan 930 bin 38'i ihraç edildi. Bu rakamda yüzde 21'lik paya sahip olan Sakarya, ürettiği 255 bin 693 aracın yüzde 76,4'üne denk gelen 195 bin 504'ünü ihraç etti. Sakarya, böylece banttan indirilen her 100 araçtan 76'sını yurt dışına sattı.

Kentte faaliyet gösteren Toyota, Otokar ve TürkTraktör firmaları, söz konusu dönemde 219 bin 391 otomobil, 213 kamyonet, 637 otobüs, 922 midibüs, 193 küçük kamyon, 34 bin 337 traktör üretti.

Toyota üretim ve ihracatta lider
Kentteki firmalar arasında üretim ve ihracatta Toyota zirvedeki yerini korurken, TürkTraktör ikinci, Otokar ise üçüncü sırada yer aldı.

Yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınının Türkiye'de görülmesiyle kentte bulunan otomotiv firmaları tarafından alınan tedbirler kapsamında mart ayı içerisinde üretimin geçici süreliğine durdurulmasıyla nisan ayında üretim yapmayan Toyota Otomotiv Sanayi Türkiye, 11 Mayıs'tan itibaren yeniden üretime başladı.

Arifiye ilçesinde kurulu Toyota fabrikası, yılın 11 aylık döneminde toplamda 219 bin 391 binek tipinde Corolla, Toyota C-HR ve Corolla Hybrid modelleri üretti, bunun yüzde 82,9'una denk gelen 182 bin 89 aracı ihraç etti.

Geçen yıl 34 bin 337 traktör üreten TürkTraktör ise üretiminin yüzde 36,5'ine denk gelen 12 bin 553 traktörü yurt dışına sattı.

Türkiye'nin öncü savunma sanayi şirketlerinden Otokar da koronavirüs salgınının etkilerini azaltmaya yönelik önlemler kapsamında 25 Mart'ta üretim faaliyetlerine ara verdi. Mayıs ayı içerisinde yeniden üretime başlayan Otokar, 2020'de ürettiği 1965 aracın 862'sini ihraç etti.




Türkiye'de üretilen otobüs, minibüs ve midibüsler geçen yıl 99 ülkeye satıldı

 Türkiye'de üretilen otobüs, minibüs ve midibüsler geçen yıl 99 ülke ve bölgeye ihraç edilerek 1 milyar 521 milyon 403 bin dolarlık gelir sağlandı.

AA muhabirinin Uludağ Otomotiv Endüstrisi İhracatçıları Birliği (OİB) verilerinden yaptığı derlemeye göre, 2020'de otobüs, minibüs ve midibüs grubunda en fazla ihracat Avrupa ülkelerine yapıldı.

Bu ürün grubunda 286 milyon 772 bin dolarlık dış satım gerçekleştirilen Fransa'nın payı yüzde 18,84 oldu.

Fransa'yı 264 milyon 758 bin dolar ve yüzde 17,4 payla Almanya, 131 milyon 927 bin dolar ve yüzde 8,67 payla İtalya takip etti.



Bu üç ülkeye yapılan 683 milyon 457 bin dolarlık ihracat, toplam otobüs, minibüs ve midibüs satışının yüzde 44,91'ini oluşturdu.

Dış satımın ağırlıklı olarak Avrupa ülkelerine yapıldığı 2020'de, 4'üncü sıradaki Fas'a ihracatta 2019'a kıyasla yüzde 66 artış yaşandı. Bu ülkeye ihracat 45 milyon 344 bin dolardan, 75 milyon 293 bin dolara yükseldi.

Gürcistan da yüzde 96 artış ve 51 milyon 977 bin dolarlık dış satımla 5'inci sırada yer aldı.

İsveç'e yüzde 292, Arabistan'a yüzde 348, Mısır'a yüzde 8 bin 313 artış
Otomotiv üreticilerinin Avrupa pazarlarından İsveç'e ihracatındaki yükseliş de dikkati çekti. Bu ülkeye geçen yıl yapılan ihracat, 2019'a göre yüzde 292 artışla 13 milyon dolardan, 37 milyon 919 bin dolara çıktı.

Suudi Arabistan'a ihracat ise yüzde 348 artışla 6 milyon 414 bin dolardan, 22 milyon 370 bin dolara ulaştı.

Otomotiv sektörü, Mısır'a otobüs, minibüs ve midibüs dış satımını yüzde 8 bin 313 artırdı. 2019'da 164 bin dolarlık ihracatın yapıldığı Mısır'a geçen yıl 13 milyon 648 bin dolarlık ürün gönderildi.

Sektör temsilcileri ayrıca 2019'da ihracatın yapılmadığı Libya, Ruanda, Uruguay, Madagaskar, Kongo, Malezya ve Gine'ye geçen yıl otobüs, minibüs ve midibüs sattı.




25 Ocak 2021 Pazartesi

Otomotivle büyüyen yarı iletken endüstrisi

 Önümüzdeki 20 yılda beş kat büyümesi öngörülen yarı iletken pazarı yeni ilişkilere, fırsatlara, deneyimlere ve oyunculara kapı açıyor.

Elektrikli aletler için muhteşem beyinler olarak kullanılan yarı iletkenler teknoloji yol aldıkça büyüyen bir endüstri. Otomotiv sektörünün kalbinde yer alan yarı iletkenlere olan ihtiyaç katlanacak. Önümüzdeki 20 yılda beş kat büyümesi öngörülen yarı iletken pazarı yeni ilişkilere, fırsatlara, deneyimlere ve oyunculara kapı açıyor.

İçten yanmalı motor, otomotiv endüstrisinde bir asır boyunca değerin ve yeniliğin kaynağı olarak kabul edildi. Ancak bugünün otomotiv endüstrisine baktığımızda, fosil yakıtların yanında elektrik enerjisinin de ulaşımda geçerli bir güç kaynağına dönüştüğünü görüyoruz. Bu dönüşüm bize yeni bir çağın başladığını işaret ediyor ve beygir gücüne karşı işlem gücünün ön planda olacağı bu yeni çağda yarı iletkenlerin önemi giderek artıyor. 

Yarı iletken olarak nitelendirdiğimiz maddeler, hâlihazırda hayatımızın çoğu noktasında bizlerle birlikte. Bu birlikteliğin altında, yarı iletkenlerin entegre devrelerde vazgeçilmez bir role sahip olmaları yatıyor. Yarı iletken maddeler, iletkenlikleri bulundukları ortama göre değişen, normal halde yalıtkan olan ancak ısı, ışık ve manyetik etki altında bırakıldığında bir miktar değerlik elektronu serbest hale geçerek, yarı iletkenlik özelliği kazanan maddeler olarak nitelendiriliyor. Bu özel yetenekleri sayesinde, yarı iletkenler elektrikli aletler için muhteşem beyinler olarak kullanılabiliyor. Bildiğimiz haliyle teknolojiyi mümkün kılan bu önemli maddeler ceplerimizdeki telefonlardan uzaydaki uydulara kadar her noktada modern ihtiyaçlarımızı karşılamamıza olanak sağlıyor. 

Facebook, Hubble’a karşı
Gün geçtikçe artan ve gelişen ihtiyaçlarımız, kullanılan yarı iletken bazlı teknolojilere yüklediğimiz sorumluluğu artırıyor. Bir kıyaslama olarak; 1990 senesinde bize 

uzayın kapılarını açan Hubble Uzay Teleskobu iki milyon kod satırı kullanırken, 2004’te oluşturulan sosyal medya platformu Facebook 62 milyon kod satırı kullanıyor ve bu yükü karşılamak için çok daha fazla yarı iletken ve işlem gücüne ihtiyaç duyuyor. Tek bir modern aracı fonksiyonel kılmak için gereken miktarın, 100 milyon kod satıra kadar çıkabildiği gerçeğini göz önünde bulundurduğumuzda ise hem otomotiv, hem teknoloji hem de yarı iletken üreticilerinin karşılamaları gereken yükün büyüklüğünü tüm netliğiyle görüyoruz. 

Karşılanması gereken teknolojik talep her ne kadar yüksek olsa da yarı iletken endüstrisinin otomotiv ve teknoloji endüstrileriyle hâlihazırda ciddi bir etkileşim içerisinde olduğunu biliyoruz. Yarı iletkenlerin otomotiv sektöründeki mevcut kullanım alanlarına baktığımızda, günümüzün modern araçlarında normalleşmeye başlayan birçok özelliğin adeta kalbinde yattıklarını söylemek mümkün. 
“Handsfree” teknolojisinden hava yastıklarının kontrol edilmesine kadar konforumuzu ve güvenliğimizi sağlayan çoğu sistemde yarı iletkenlere ihtiyaç duyuyoruz. Bu noktada belirgin olan, dijitale ve elektriğe yönelik olan trendin bize getirisi olan elektrikli ve otonom araçların mevcut yarı iletken ihtiyacını katlayacağı. 
Katlanmasını beklediğimiz ihtiyacı öngörmenin yolu otomotiv sektörünün dinamiklerini anlamaktan geçiyor. 
Günümüz otomotiv sektörüne odaklandığımızda, radikal değişimler yaratabilecek dört ana trend görüyoruz: Elektrikli araçlar, otonom araçlar, bağlantılı araçlar ve hizmet olarak mobilite (MaaS). 
Tipik otomobil algımızı kökten değiştirebilecek bu trendlerin her biri, potansiyellerine ulaşmak için yarı iletken endüstrisinin tedarik gücüne ihtiyaç duyuyor. Bu ihtiyacın boyutlarına ışık tutacak bir örnek olarak; ortalama bir elektrikli araca baktığımızda, fosil yakıt kullanan rakibine kıyasla bünyesinde iki kat daha fazla yarı iletken kullanıldığını görüyoruz. 
Araçların dışında, onları çalışır ve erişilebilir kılmak için ihtiyaç duyulan teknolojik gerekliliklerin de yarı iletkenler ile bağlantılı olduğunu biliyoruz. Elektrikli araçların faal kalması için dev şarj istasyonu ağları kurulması gerekiyor. Otonom araçlara baktığımızda gelişmiş bir navigasyon altyapısına ihtiyaç duyulacağını söylemek mümkün. Bağlantılı araçlar ve hizmet olarak mobilite (MaaS) konularında ise bulut teknolojilerinin ve aplikasyonlar gibi kullanıcı arayüzlerinin yaygınlaşacağını ve gelişeceğini öngörebiliriz. 
Bu durum karşısında, yarı iletkenlerin pazar hacminin ciddi bir artış göstereceği çıkarımını yapabiliriz. Sayısal olarak baktığımızda, mevcut otomotiv odaklı yarı iletken endüstrisi 2019 senesinde küresel çapta 40 milyar USD değerinde satış gerçekleştirmişken, bu miktarın 2040 senesinde 150 ila 200 milyar USD seviyesine ulaşacağını tahmin ediyoruz. Bu doğrultuda etkileyici olan bir başka nokta ise bu sayısal verilerin yalnızca otomotiv içi yarı iletken kullanımını kapsıyor olması. Şarj istasyonu ağları, bulut teknolojileri gibi araç dışı teknolojik gerekliliklerin hesaba katılması durumunda yarı iletken satışlarının daha da artabileceğini söyleyebiliriz. 
Olası zorluklar

20 yıl içinde hacmi beş katından fazlasına çıkabilecek bir yarı iletken pazarı her ne kadar cazip de olsa, otomotiv endüstrisinde karşılaşılması mümkün olan zorlukları erkenden anlamak oyunculara stratejik bir avantaj sunabilir. 

Bu doğrultuda geleceğe dair bir fikir sahibi olmak için geçmişten ve yarı iletken kullanımı üzerinden oluşan benzerliklerden faydalanabiliriz. 

Yarı iletken bazlı teknolojiler arasından cep telefonları, bilgisayarlar ve veri merkezlerine baktığımızda hepsinin geçmişten günümüze benzer evrimler geçirdiğini görüyoruz. Beklentiler büyüdükçe üretici ve marka sayılarının azalmasına karşın, verimliliğin ve konsolidasyonun arttığı bu teknolojilerde tüketicilerin deneyimleri giderek gelişti. Bu bilgilerden hareketle mevcut otomotiv endüstrisine baktığımızda çok sayıda köklü marka görüyoruz, ancak yarı iletken kullanımının artışıyla beraber bu markaların karışılacakları değişimlerin diğer endüstrilerdeki markaların yaşadıklarına ne kadar benzeyeceğini zaman bizlere gösterecek. 

Yeni ilişkiler ve yeni fırsatlar

Elektrikli ve otonom araçlar hayal olmaktan çıkıp, gerçek halini almaya başladıkça kabiliyetlerini yeniden gözden geçirmek zorunda kalan otomotiv üreticileri, elektronik ve yarı iletken sağlayıcılarıyla çok daha yakın çalışmalar yürütmeye başladılar. 

Elektrikli araç üreticisi Tesla bu doğrultuda kendi yarı iletken bazlı çiplerini geliştirmeye yaklaşık 10 yıl önce başladı. Kendi çiplerini kendileri geliştirmeyi tercih etmeyen otomotiv üreticileri ise yaklaşımlarını aktifleştirerek geride kalma ihtimallerini düşürmeye odaklanıyor. Daha önce birinci seviye tedarikçilerle ilişkiler kuran otomotiv üreticileri, artık yarı iletken tedarikçileriyle ortaklaşa çalışacakları ilişkilere yönelebiliyor. 

Gelecek konusunda bir diğer hazırlık olarak, yarı iletken bazlı teknolojilerin sunduğu fırsatlardan olabildiğince çok faydalanmak isteyen otomotiv üreticilerinin yazılım alanında kendilerini sürekli geliştirmeleri önem teşkil ediyor. Bu önemin altında öncelikle dev miktarlardaki kod ihtiyacının karşılanması yatıyor. Ancak bu kodlarla üretilecek yazılımların, kullanıcıların davranışsal verileri ile doğrudan etkileşimde olacağı göz önünde bulundurulduğunda, üreticilerin kendi yazılımlarına sahip olmalarının tüketiciye özel satış sonrası hizmetler sunma konusunda ne derece büyük bir fırsat olduğu belirginleşiyor. 

Yeni yaklaşımlar ve yeni deneyimler
Otomotiv endüstrisi, trendlerin etkisinde ilerlerken önde kalmak isteyen mevcut oyuncuların yenilikçi fikirlere ve iş stratejilerine ihtiyacı artıyor. Talep artışıyla beraber oluşacak fırsatları yakalamak isteyen yarı iletken tedarikçileri, inovasyon ve pazara açılma stratejilerini gözden geçirmek durumunda kalabilir. Diğer yandan, yarı iletkenlerin olanak sunduğu teknolojileri hizmetlerinde kullanan elektronik üreticileri ve hizmet sağlayıcıları şimdiden yaklaşımlarını değiştiriyor diyebiliriz. Daha önceden ağırlıklı olarak müşteri odaklı faaliyet gösteren bu oyuncular, karmaşık sistemler üretme kabiliyetlerini ve imalat güçlerini otomotiv endüstrisinde oluşmaya başlayan aplikasyon taleplerini karşılamakta kullanmaya başlıyor. 

Yarı iletken ve teknoloji oyuncularının bu yeni yaklaşımlarında dikkat etmemiz gereken önemli bir nokta, otomotiv üreticilerinin özel beklentileri olan müşteriler olduğu gerçeği. Bu oyuncuların alışık olduğu cep telefonu elektronik ürünlerini düşündüğümüzde, tasarım döngülerinin bir yıl kadar kısa sürebildiğini ve üretim miktarının kolaylıkla on milyonlarca birime ulaşabildiğini biliyoruz. Otomotiv endüstrisine baktığımızdaysa tasarım döngülerinin dört yıla kadar çıkabildiğini görüyoruz. Bu döngülerden çıkan birim ürün miktarlarının nispeten sınırlı sayılarda olduğunu ve yedek parçaların 15 yıla kadar garantilerle üretilmesi gerektiğini de göz önünde bulundurduğumuzda, otomotiv endüstrisinin yarı iletken ve teknoloji oyuncuları için ne kadar farklı bir deneyim sunduğunu gözlemliyoruz. 

Farklı deneyimler, iş vakalarının da farklı bir yaklaşımla ele alınması gerektiği anlamına geliyor. Bu doğrultuda otomotiv endüstrisi ile etkileşimde bulunmak isteyen yarı iletken üreticilerinin ve sağlayıcılarının birçok konudaki mevcut yaklaşımlarını otomotiv endüstrisine göre uyarlamaları gerek diyebiliriz. Bu noktada stratejik önceliklerin otomotiv endüstrisine göre hizalanması, erken ve önemli bir adım olarak karşımıza çıkıyor. Strateji ile beraber, metodolojilerin de düzenlenerek otomotiv endüstrisine uygun kalite ve kontrol standartlarına adapte edilmesi gerekiyor. 

Strateji ve metodolojiler yeniden uyarlanırken, finansal yaklaşımın da değişime ayak uydurması ve onu destekleyebilir halde olması kritik öneme sahip. Bu yeni finansal yaklaşım kapsamında değişebileceklere örnek olarak yatırım geri dönüşlerinin ve birim fiyat hesaplarının yeniden düzenlenmesini verebiliriz. 

Yeni oyuncular
Yarı iletken endüstrisine etkisi olacak bir diğer gelişme ise otomotiv endüstrisinde boy gösteren yeni oyuncular. Örneğin araç içi işletim sistemlerine baktığımızda tanıdığımız dev isimlerden Google’ın Android ile şimdiden oyuna dâhil olduğunu görüyoruz. Endüstrinin geneline baktığımızda farklı ülkelerden yeni katılımcıları da görüyoruz. ABD menşeili Rivan ve Çin Halk Cumhuriyeti menşeili Nio bu yeni katılan araç üreticilerinden yalnızca birkaçı. 

Bu doğrultuda, yeni boy gösteren katılımcıların endüstriye dâhil olmak ve dâhil kalmak için ihtiyaç duydukları arasında kritik öneme sahip olan yarı iletken üreticilerinin, zaman içerisinde destekledikleri üreticilere paralel güzergâhlarda kendilerini geliştirebileceklerini düşünüyoruz. 

Hâlihazırda günümüzün modern araçlarında bulunan birçok özelliğin kalbinde yer alan ve otomotiv sektöründe gelişen dört ana trend ile kullanımının ciddi artış göstereceği yarı iletken endüstrisi, yeni ilişkilere, fırsatlara, deneyimlere ve oyunculara kapı açıyor. Özel beklentileri olan müşterilere sahip otomotiv üreticileri, elektronik ve yarı iletken sağlayıcılarıyla daha yakın çalışmalar yürütmeye başlarken, elektronik üreticileri ve hizmet sağlayıcıları ise stratejileri ve metodolojilerini, otomotiv endüstrisinde oluşmaya başlayan aplikasyon taleplerini karşılayacak şekilde uyarlamaya başlıyor. Otomotiv endüstrisine yeni giriş yapan oyuncuların endüstride kalıcı olabilmeleri için kritik öneme sahip olan yarı iletken tedarikçilerinin, talep artışıyla beraber oluşacak fırsatları yakalamaları için inovasyon ve pazara açılma stratejilerini gözden geçirmek durumunda kalabileceği öngörülüyor.

Kaynak:


10 yılda ne yapacağını söylemeyenin işi zor

 KPMG Almanya Yeniden Yapılandırma Lideri Peter Wiegand, teknolojinin otomotiv ve yan sanayiini nasıl dönüştürdüğünü anlattı. Akü ile çalışan araçların 15-20 yıl daha kullanılacak bir ‘ara çözüm’ haline geldiğini belirten Wiegand, otomotiv tedarik sanayiinde var olmak isteyenlerin, gelecek 10 yılda ne yapacaklarını bugünden belirlemeleri gerektiğini söyledi.


KPMG Almanya Yeniden Yapılandırma Lideri Peter Wiegand, KPMG Gündem’in sorularını yanıtladı. 


Uzmanlığınız otomotiv sektöründe hem finansal hem organizasyonel yeniden yapılandırma. Gündeminizde neler var, sektör nasıl bir dönüşümden geçiyor? 


Önümüzdeki yıllarda tanık olacağımız dönüşüm süreci, sektörün bugüne kadar karşılaştığı her şeyden, taşıyıcı kayışın icadından bile daha büyük ölçekli olacak. Bunun temel sebebi, yalnızca teknolojinin ICE (içten yanmalı motor) teknolojisinden elektrikli araçlara doğru değişmesi değil, aynı zamanda çerçevenin de farklı olacağı gerçeğidir. Bu değişimi sağlayacak olan CASE (Bağlantılı, Otonom, Paylaşımlı, Elektrikli) gündemidir. Buradaki ‘Bağlantılı’ terimi, hizmetlerini sunmak üzere pazara farklı oyuncuların girecek olmasını ve BT’nin, sürüş teknolojisinden daha önemli olmasını ifade eder. ‘Otonom’ terimi, altyapı ile insanları taşıma şeklimizin değişmesini ifade eder. Paylaşım terimi, otomotive dair, özellikle de gençler tarafında farklılaşan zihniyeti yansıtır. 


Teknolojik yıkım sektöre hangi yenilikleri getirdi? 10 yıl önceye göre neler farklı yapılıyor, 10 yıl sonra nasıl olacak? Öngörüleriniz neler? 

Halihazırda yenilikler pek büyük ölçekte değil. Elektrikli araç sistemleri zaten 100 yıldan uzun zamandır kullanılıyor. Otomobil çerçevesini etkileyenler daha çok farklı teknolojilerin bileşimi ile BT teknolojilerinden gelen kesintilerdir. Benim tahminim, bir yandan mobilitenin toplu taşımayla birleştirilerek çok daha bütünleşmiş bir şeklini göreceğimiz yönünde. Diğer yandan, tamamen aküyle çalışan araçların, önümüzdeki 15-20 yıl daha kullanılacak bir ara çözüm olduğunu düşünüyorum. Yakıt hücresi teknolojisi gibi çözümler gelişecek ve daha fazla önem kazanacak.


Sektörün dönüşüm yolculuğunda karşılaştığı çıkmazlar neler? Hangi engellerle karşılaşıyorlar ve bunların aşılması için neler yapılıyor? 

Şu anda birçok ikilem var. Bunlardan biri, BEV (Bataryalı elektrikli araç) teknolojisinin çevresel sonuçlarının halihazırda net olmadığı gerçeği. En üstte ise performans için gereken, yoğunlukla ilgili altyapı ihtiyaçları ile yedek altyapının oluşturduğu büyük engel bulunuyor. Diğer bir önemli engel ise yeni teknolojinin yaygınlaştırılması ve mevcut teknolojinin geri çekilmesi... Bu çalışmalar çok yüksek maliyetli olduğu gibi yönetimin dikkatini de gerektirir. 


Medyada genellikle otomotiv sanayiindeki değişim geniş yer alırken, yan sanayiinin nasıl dönüştüğü pek gündeme gelmiyor. Oysa otomotiv yan sanayi çok büyük bir ekosistem içinde faaliyet gösteriyor. Ekosistemdeki tüm paydaşların aynı anda dönüşümü gerçekleştirmesi gerekmiyor mu? Bu konuda dünyadaki trend nasıl? Küresel otomotiv markalarının dönüşüm ajandasında neler var? 


Bu gerçekten de önemli bir mesele. Birçok tedarikçiyi, özellikle de aktarma organları alanında faaliyet gösteren tedarikçileri ciddi zorluklar bekliyor. Tüm değer zincirinin aşağı yukarı yüzde 30’una tekabül eden birçok parçaya artık ihtiyaç kalmıyor. Bunların yerini aküler, akü ambalajları, akü yönetimi ve akü kontrol sistemleri gibi farklı parçalar alacak. Bunlar geleneksel oyuncuların dışında ve onlar da zaten pazardalar. OEM’lerin fazlasıyla geçişe odaklandığı ve tedarikçiler için de fazla para harcayamadıkları dikkate alındığında, bu durumun pazarın bazı kısımları için zorlu bir dönem olacağı görülebilir. Dahası belirsizlik, tedarikçilerin dışında finans kurumlarının da çok kritik bir konumda olduğuna işaret ediyor. Onlara 10 yıl içinde ne yapacağınızı söyleyemezseniz önümüzdeki 10 yıl boyunca size finansman sağlayamayacaklardır. 


Yan sanayiide neler oluyor? Onlar dönüşüme nasıl hazırlanıyor? Batarya teknolojilerindeki yenilikler neler? 


Tedarikçilerin çoğu geleceğin teknolojilerine odaklanıyor. Bu da muhtemelen hiçbir geleceği olmayan işlerden çıkmaya çalıştıkları anlamına geliyor. Bu durum özellikle de söz konusu iş birimlerini satarak portföylerini temizleyen ‘birinci kademe’ tedarikçilerin işlem faaliyetlerinde görülebilir. Diğer yandan gelecek odaklı teknoloji alımına dair birçok faaliyet de görüyoruz. Bu da ‘birinci kademe’ tedarikçiler ile OEM’lerle ilişkili. Diğer önemli faaliyetler ise tabii ki maliyet düşürme yönünde. Birçok büyük tedarikçi - ve OEM -çoktan tasarruf programları yayınlamış durumdalar ve binlerce işçinin işten çıkarılacağı da kesinleşmiş durumda. 


Akü teknolojisinin kendisi de ilerleme kaydediyor ve tabii ki ciddi miktarlarda fon da bu teknolojinin geliştirilmesine ayrılıyor. Bana göre bir sonraki büyük adım, lityum-iyon teknolojisinden katı hal aküsü gibi diğer bileşenlere geçiş olacaktır. 


Yan sanayii şirketlerine dönüşüm için nasıl bir yol haritası önerirsiniz? Maliyet tasarrufuyla ilgili en çok karşılaştığınız soru nedir ve çözüm önerileriniz neler? 


Daha önce belirtilen sorunların karmaşıklığı ve ciddiyeti göz önüne alındığında verilecek en net tavsiye, öncelikle ilerideki 10 yıl boyunca bir tedarikçi olarak konumunuzu belirlemenizdir. Ayrıca, mevcut ilişkilerinize güvenmeyin çünkü şu anda farkında olmasanız bile bu ilişkiler değişebilir. OEM'ler veya finansman kurumları üzerinden aldığınız desteğin inceleme altında olduğunu unutmayın. Yeni mobilite dünyasında bir rol oynadığınızdan emin olun. Herhangi bir sebeple bu mümkün değilse hâlâ geleneksel bir rolünüz olup olamayacağını değerlendirin - ICE ile çalışan araçlar bile uzun zaman piyasada olacak. Bu alandaki rekabet zorlu olacaktır, bu yüzden bir toplayıcı olmak bir strateji olabilir.


Maliyet tasarrufu esastır, ancak sizi yalnızca belli bir noktaya getirebilir. Yeni bir mobilite kurulumunu gerçekleştirmenizi sağlamaz, ancak buna ulaşmak için yeterli para harcamanıza imkân tanıyabilir. Her oyuncu için genel bir çözüm yoktur, ancak belirli stratejilerin bir araya getirilmesi ve uygun bir portföy analizinin yapılması kesinlikle gereklidir. Bununla birlikte, kendinizi yeniden konumlandırma konusunda çok geç kalmamanız kesinlikle çok önemli.

Elektrikli araçlar konusunda çok farklı haberler geliyor. Tesla nın faaliyetlerini yakından takip ediyoruz ama mesela Toyota nın ve Kia nın yeni elektrikli araç yatırımlarını okurken Dyson’un projeyi rafa kaldırdığını da görüyoruz. Coğrafi bölgeler, ülkeler, regülasyonlar şirketlerin elektrikli araçlar konusundaki kararlarında etkili oluyor mu? Yoksa bu basitçe maliyet, alt yapı, yatırım sorunu mu? 


Tüm oyuncular gerçek bir küresel pazara göre hareket ediyorlar. Bunun anlamı da iş yaptığınız ülkelerde belirli düzenlemelerle başa çıkmanız gerektiğidir; bölgeler arasında, ihtiyaçlar ve tüketici davranışları bakımından farklar olduğu kesin. Dolayısıyla, teknolojik imkanlarınız yeterli olsa bile bir pazara giriş yapmak kolay değil. Ayrıca, yalnızca belirli pazarlara giriş yapabiliyorsanız uzun vadede rekabetçi değilsiniz demektir. Bu da kesinlikle çok büyük ölçekli yatırımlar gerektirir. 


Elektrikli araç üretmek kadar onun ihtiyaç duyacağı alt yapıyı sağlamak da bir gündem maddesi. Geçen aylarda Alman Şansölye Merkel, Almanya da 1 milyon elektrikli araç şarj ünitesinin 10 yıl içinde kurulması gerektiğini söyledi. Mesela Almanya daki devlet politikaları ve küresel markaların beklentisi ve çalışmaları nasıl bu konuda? 


Altyapı, e-mobilite gündeminde halen tam olarak çözülememiş bir unsur. Elbette, yeterli şarj ünitesi olması, tüketicilerin özellikle önem verdiği bir nokta. Bununla beraber diğer kritik noktalar da fiyat ve kullanılabilirlik. Otomobillerin şarj edilmesi için gereken elektriğin fiyatı, altyapı ile elektrik üretiminin nasıl ele alındığına bağlı olarak değişir. Geleneksel tekniklerle karşılaştırıldığında bir denge olmadıkça tüketicinin ikna edilmesi zor. Birçok ülke bunun üstesinden devlet yardımlarıyla gelmeye çalışıyor. Fakat bu ancak geçici bir çözüm olabilir; pazar ilkeleri farklı işler. 


Y, Z ve Alfa jenerasyonunun özelliklerini de düşünerek paylaşım ekonomisi konusunda neler söylemek istersiniz? 


Gençlerin mobilite alanına farklı bir bakışı olduğunu dikkate almamız gerekir. Öncelikli hedef çevre kirliliğini ve karbon ayak izini azaltmaksa mesele yalnızca elektrikli araçlara geçmek değil. Kirliliği genel olarak azaltmakla ilgili. Bu aynı zamanda üretimin, tüketimin ve genel döngünün arka plandaki altyapısal yönleriyle de ilgili. Bunun anlamı da yüzde 100 çevre dostu bir mobilite döngümüz olmadığı sürece her şeyin, kirliliği önlemek için mobiliteyi veya mobilite ihtiyaçlarını azaltmamıza (örn. mobiliteyi paylaşarak ve en uygun seviyede kullanarak) bağlı olması. En azından Batı ülkelerindeki genç nesil bu konuya daha sıkı odaklanma eğiliminde.


Kaynak:

https://home.kpmg/tr/tr/home/gorusler/2020/04/10-yilda-ne-yapacagini-soylemeyenin-isi-zor.html


20 Ocak 2021 Çarşamba

Otomobil ihracatında büyük artış

 Türkiye'den 2020'de 118 ülke ve özerk bölgeye binek otomobil ihracatı yapıldı. İhracatta Fransa, İtalya ve Almanya ilk üç sırayı aldı.

Uludağ Otomotiv Endüstrisi İhracatçıları Birliği verilerinden yapılan derlemeye göre, ülke ihracatında ilk sırada yer alan otomotiv endüstrisi geçen sene 25 milyar 548 milyon 468 bin dolarlık ürün ihraç etti.

Bu rakamın yüzde 37'sini oluşturan binek otomobil dış satımı ise 9 milyar 533 milyon 689 bin dolar olarak kayıtlara geçti.

En fazla binek otomobil ihracatı Fransa'ya

Sektör, geçen yıl en fazla binek otomobil ihracatını Fransa'ya yaptı. Bu ülkeye dış satım 1 milyar 641 milyon 136 bin dolar oldu.

Fransa'yı, 877 milyon 798 bin dolarlık binek otomobil ihracatıyla İtalya takip etti. İhracatta üçüncü sırada yer alan Almanya'ya ise 852 milyon 949 bin dolarlık binek otomobil satıldı.

Türkiye'nin otomotiv endüstrisi, Birleşik Krallık'a 800 milyon 481 bin, İspanya'ya 693 milyon 700 bin, İsrail'e 559 milyon 115 bin, Polonya'ya da 494 milyon 960 bin dolarlık binek otomobil ihracatı gerçekleştirdi.

Ayrıca, binek otomobil ihracatında Slovenya 452 milyon 782 bin dolarla 8'inci, Belçika 357 milyon 647 bin dolarla 9'uncu, Mısır 331 milyon dolarla 10'uncu sırada yer aldı.

Hong Kong'a ihracat yüzde 1932 arttı

Binek otomobil grubunda 10 milyon dolar ve üzeri ihracat yapılan pazarlara bakıldığında, bazı ülke ve özerk bölgelere dikkati çeken artışlar yaşandığı görüldü.

Hong Kong'a 2019'da 609 bin dolarlık binek otomobil ihraç edilirken geçen yıl yüzde 1932 artışla 12 milyon 392 bin dolarlık satış kaydedildi.

Japonya'ya geçen yıl, 2019'a kıyasla yüzde 701 yükselişle 16 milyon 362 bin, Azerbaycan'a yüzde 252 artışla 10 milyon 493 bin, Birleşik Arap Emirlikleri'ne (BAE) yüzde 173 yükselişle 35 milyon 790 bin dolarlık binek otomobil satıldı.

Aynı dönemde Suudi Arabistan'a yüzde 68 artışla 53 milyon 462 bin, Çekya'ya yüzde 25 yükselişle 46 milyon 346 bin, Danimarka'ya yüzde 16 artışla 106 milyon 830 bin, İsviçre'ye yüzde 11 yükselişle 84 milyon 395 bin, Bulgaristan'a da yüzde 8,5 artışla 135 milyon 443 bin dolarlık binek otomobil ihracatına imza atıldı.

19 Ocak 2021 Salı

TEMSA pil ve batarya paketlerini Adana'da üretmeye başladı

 TEMSA'nın elektrikli araçlar konusundaki vizyonuna ilişkin yapılan çevrim içi basın toplantısında konuşan Sabancı Holding Sanayi Grup Başkanı ve TEMSA Yönetim Kurulu Başkanı Cevdet Alemdar, TEMSA’nın yeni teknolojiler alanında uzun yıllar öncesinden çalışmaya başladığını, elektrikli araçlar konusunda bugün birden fazla modeli seri üretime hazır hale getiren dünyadaki sayılı şirketlerden biri olduğunu söyledi.


Alemdar, "TEMSA’yı bugün sadece bir otomotiv şirketinden çok, otomotiv odaklı bir teknoloji şirketi olarak görüyoruz. Elektrikli araçlarımız başta olmak üzere sektöre öncülük eden tüm teknolojileri de Adana’daki tesisimizde kendi mühendislerimizle, kendi Ar-Ge ekibimizle geliştiriyoruz." diye konuştu.


Elektrikli araçlar söz konusu olduğunda pil ve batarya teknolojisinin her zaman sorgulandığını aktaran Alemdar, "Biz artık Adana’daki tesislerimizde, elektrikli araçlarımızda kullandığımız pil ve batarya paketlerini geliştirip üretiyoruz. Son olarak geçtiğimiz ay içinde yurt dışına ihraç ettiğimiz elektrikli araçlarımızda da kendi batarya tesisimizde geliştirip ürettiğimiz batarya paketlerimizi kullandık. Böylesine önemli bir projeyi hayata geçirmiş olmak çok gurur verici" ifadelerini kullandı.


ABD’ye elektrikli araç yolda


Alemdar, büyüme stratejisi olarak sürdürülebilirliği ve teknolojiyi odağa aldıkları belirterek, şunları kaydetti: "Bu iki konunun kesişiminde de zaten elektrikli araçları görüyoruz. Burada kendimize, teknolojimize çok güveniyoruz. İlk elektrikli araç ihracatımızı geçtiğimiz ay içinde İsveç’e yaptık. Yani İsveç dediğiniz gerçekten bu teknolojiye uzun yıllardır sahip olan, bu konuda ciddi bir vizyon ortaya koymuş, dünyada belki de bu konuyu en fazla sahiplenen ülke. İlk ihracatımızı buraya yapmak gerçekten çok kıymetli. Bunun devamı gelecek. Mesela ABD’de dünyanın en büyük teknoloji şirketleri, kendi çalışanlarının ulaşımı için TEMSA markalı otobüslerimizi kullanıyor. Önümüzdeki dönemde buralarda da elektrikli araçlarımızı göreceğiz. Bunun çalışmaları, geliştirmeleri devam ediyor. ABD’de en çok satan araç modelimiz TS45. Bu aracımızın elektrikli modelini üretme hazırlığı içerisindeyiz. Bir adet prototip de şu an California’da test ediliyor. Umuyoruz ki yakın zamanda batarya paketleriyle, kaportasıyla tüm teknolojisiyle Adana’da ürettiğimiz elektrikli araçlarımız Silikon Vadisi başta olmak üzere ABD’nin farklı bölgelerinde yollarda olacak. Seri üretime hazır hale getirdiğimiz elektrikli araçlar, yerli imkanlarla geliştirdiğimiz batarya paketleri, ihraç ettiğimiz ve edeceğimiz teknolojler. Hepsi bu vizyonun bir parçası."


Ar-Ge çalışmaları için yeni merkez: TEMSATech


TEMSA CEO'su Tolga Kaan Doğancıoğlu ise, uzun yıllardır Ar-Ge ve inovasyona büyük yatırım yapıldığının altını çizerek, yeni teknolojiler için şirket bünyesinde TEMSATech platformunun kurulduğunu aktardı. Elektrikli araçların yanı sıra otonom araçlar, güç dağıtım ve araç şarj ünitesi, şarj istasyonları gibi çok farklı alanlarda çalışmalar yapıldığını aktaran Doğancıoğlu, "Burada 30’a yakın mühendisimiz çalışıyor. İsveç’e ihracatını gerçekleştirdiğimiz elektrikli araçlar da mesela TEMSATech’in bir ürünü." dedi.


Batarya teknolojilerinin elektrikli araçların kalbi olduğunu ifade eden Doğancıoğlu, "Geliştirdiğimiz araçlar en fazla 2 saatte şarj olabiliyor. Diğer yandan menzil konusu bataryanın büyüklüğüyle ilgili. Burada seri üretime hazır hale getirdiğimiz araçlarda 300-400 kilometre arasında menzil imkanı sunuyoruz." yorumunu yaptı.


"Hidrojen konusunda Skoda ile çalışıyoruz"


TEMSA’nın elektrikli araçlarla ilgili çalışmalarını uzun süredir gerçekleştirdiğini anlatan Doğancıoğlu, "Batarya hammaddesini tüm dünyada olduğu gibi biz de yurt dışından temin ediyoruz. Pandemi nedeniyle burada bir aksama yaşamadık. Bunun yanında alternatif yakıtlar konusunda da hidrojen başta olmak üzere, Skoda Transportation ile çalışıyoruz. Burada Skoda’nın teknoloji gücü çok önemli. Önümüzdeki günlerde bununla ilgili de somut çalışmalarımızı umarım açıklayacağız." diye konuştu.


"2025 yılında otobüslerin yarısından fazlası elektrikli olacak"


Gelecek hedefleriyle ilgili de bilgiler paylaşan Tolga Kaan Doğancıoğlu, "2025 toplam otobüs hacmimizin yarısından fazlasını elektrikli araçlar tarafından karşılamayı hedefliyoruz. Her yıl ciromuzun yaklaşık yüzde 4’ünü Ar-Ge’ye ayırıyoruz. Elektrikli araçlarımızda ihracatın payının da yüzde 80’lere ulaşmasını öngörüyoruz. Kısa vadede bakacak olursak da bu yıl geçtiğimiz yılın 2-3 katı büyüklüğünde bir iş hacmine ulaşmayı planlıyoruz." açıklamasında bulundu.


Skoda Transportation iş birliğiyle yeni ürünlerin de TEMSA tarafından üretilebileceğine işaret eden Doğancıoğlu, "Skoda Transportation raylı sistemlerde çok büyük tecrübesi olan bir şirket. Kısa vadede troleybüs konusunda iş birliğimiz olabilir. Bunların üretimi için Adana’daki fabrikanın gerek altyapı gerek bilgi birikimi anlamında yeterli donanıma sahip. Tren ve tramvaylar da yine düzenli olarak takip ettiğimiz ürün alanları. Bunun yanında Skoda ile kamunun açtığı ihaleleri de yakından takip edeceğiz." dedi.




13 Ocak 2021 Çarşamba

Renault'da yeni dönem

 5 yıllık stratejik planını duyuran marka ‘Nouvelle Vague’ (Fransız Yeni Dalgası) adını verdiği yeni dönemle Avrupa otomobil pazarına modern bir yaklaşım getiriyor. Renault, teknoloji, enerji ve servis hizmetleri markasına dönüşüyor.

Renault Grubu, Renaulution sunumunda Renault markasının önümüzdeki 5 yıl ve sonrası için stratejilerini açıkladı. Renaulution stratejik planıyla Renault, otomotiv pazarındaki değişiklikleri benimsiyor. “Nouvelle Vague” adını verdiği yeni dönemde Renault, teknoloji, hizmet ve temiz enerji markasına dönüşerek otomotiv endüstrisine modern bir yaklaşım getirecek. Elektrikli ve hidrojen çözümleriyle enerji geçişindeki liderliğini sürdürecek olan marka, 2025 yılına kadar Avrupa’daki en çevreci ürün gamını sunacak. Teknoloji tarafında ise yazılım, veri, siber güvenlik ve mikroelektronik için özel olarak hayata geçirilmiş “Software République” adlı açık ekosistemi güçlendirilecek. Bu ekosistem, bağlantılı servislerle Renault ürün gamını besleyecek. C segmentine yönelik daha iyi bir ürün gamı dağılımı, son teknolojilerin geliştirilmesi ve yeni iş fırsatları ile değer yaratılacak.

İnovasyon, Renault markasının 120 yıldır hep merkezinde yer aldı. Markanın ‘Yeni Dalga’ döneminde, hedeflerini gerçekleştirmek için güçlü değerleri bulunuyor. Elektrikli mobilite ve servis hizmetlerindeki deneyimi ve 300 binden fazla araç satışı ile Renault, 10 yıldır Avrupa elektrikli araç pazarının lideri konumunda. Renault’nun yaratıcısı olduğu, 150’den fazla patent içeren hibrit teknolojisi E-TECH için, markanın elektrik ve F1 tecrübelerinden yararlanıldı. Yazılım Fabrikası ise yazılım, veri ve bulut teknolojileri konularında uzmanlaşan 1000’den fazla mühendisi bir araya getiriyor. Bu kadroya yakında yeni mühendisler de eklenecek. Avrupa’nın mobiliteye özgü ilk döngüsel ekonomi fabrikası olan Flins Re-Factory, markanın modernliğini bünyesinde barındırıyor. Grubun Renaulution stratejik planında ortaya koyulan projeksiyon göz önünde bulundurulduğunda, tüm bunlar sadece birer başlangıç niteliği taşıyor.

Renault Grubu CEO’su Luca De Meo, “Renault olarak dalgalardaki kırılmaları kabulleniyor ve kendi ‘Yeni Dalga’mızı yaratıyor, otomotiv endüstrisine modern bir yaklaşım getiriyoruz. Electro Pole projesi ile elektrikli araç liderliğini güçlendiren, hidrojene yatırım yapan, 2025 yılına kadar Avrupa’nın en çevreci ürün gamına ulaşmayı hedefleyen bir enerji markasına dönüşeceğiz. Ayrıca kurum içi inovasyon ve siber güvenlik gibi kilit alanlarda Avrupa’ya özgü bir uzmanlık geliştirmeyi amaçlayan açık bir ekosistem olan ‘Software République’ aracılığı ile bir teknoloji markası olacağız. Bu durum servis hizmetleri markası olarak bize, dahili ve harici yüksek teknolojili bağlantılı servisler yardımıyla rekabet avantajı sağlayacak. Bu çağdaş vizyonumuzun temellerini Fransa’da atıyoruz. Çünkü marka olarak gücümüzün ve ruhumuzun köklü geçmişimizde yattığının bilincindeyiz. Bir yandan geçmişiyle sıkı bir bağı bulunan, bununla birlikte elektrikli olmasıyla gelecek niteliği taşıyan Yeni R5, Renault’nun ‘Yeni Dalgası’nı kusursuz temsil ediyor.” dedi.

ÜÇ REKABET ALANI

Renault’nun dönüşümünün ana hatları:

Teknoloji markası: Dünyada öncü, yeni nesil mobilite OEM’leri ve tedarikçileri yaratmayı hedefleyen ekosistem yaklaşımına sahip bir teknoloji markası. “Software République” adı verilen bu ekosistem, Renault’nun yanı sıra diğer kurucu üyeler ve gelecekteki partnerlerin ortak bir uzmanlık geliştirmesine yardımcı olacak. Ayrıca Avrupa’ya özgü bilgi birikimi oluşturulmasına ve büyük veriden elektroniğe kadar kilit teknolojilerdeki egemenliğin savunulmasına imkân verecek. Ekosistem sayesinde Renault’nun araçları, önde gelen yapay zeka ve siber güvenlik sistemleriyle donatılacak.

Servis hizmetleri markası: Araçlarında en iyi bağlantılı ve yüksek teknoloji servisleri sunan bir servis hizmetleri markası. 2022’de Renault, yeni bilgi-eğlence sistemi My Link’i tanıtacak. Marka böylece, Google servislerini pazardaki ana ürünlerine getiren ilk otomotiv üreticisi olacak.

Her geçen gün daha akıllı hale gelen Renault modelleri, değerini ve ömrünü zamanla daha da artıracak. Ayrıca Flins’teki fabrikasında tüketim döngüsünü kırmaya ve araçların ömrünün sonuna kadar değer üretmeye çalışacak. ‘Re-Factory’ adlı tesis, yılda 100 binden fazla ikinci el aracı yenileyecek. Dizel motorlu hafif ticari araçları biyogazlı ve saf elektrikli araçlara dönüştürecek. Renault ayrıca ikinci ömrüne gelen ya da ömrünü tamamlamış piller konusunda da büyük bir avantaja sahip. Değer zincirinin bu parçalarının kontrolü markaya, yeni iş senaryoları ve değer yaratma potansiyeli sunacak.

Temiz enerji markası: Enerji geçişinin lideri olan bir temiz enerji markası. Devrim niteliğindeki E-TECH teknolojisi sayesinde hibrit pazarında lider markalara meydan okuyan Renault, kendine özgü iki özel elektrikli araç platformu CMF - EV ve CMF-B EV’de vücut bulan yeni ürün aileleriyle, elektrikli araç pazarındaki liderliğini ise sürdürecek. Marka ayrıca hafif ticari araçlar için uçtan uca hidrojen çözümlerini pazara sunacak. Tüm bu planlarla hedef, Avrupa’nın en çevreci ürün gamına sahip olmak.

Renault ürün çeşitliliği de hem elektrikli hem de segmentasyon anlamında yeniliklere sahne olacak. 2025 yılına kadar 14 ana model piyasaya sürecek olan Renault, bunların 7’sini tamamen elektrikli, diğer 7 aracı ise C ve D segmentinde üretecek. Marka ürün gamındaki yeni konumlandırmalarıyla B segmentindeki liderliğini korurken, C-segmentinde tekrar başa oynamayı hedefliyor.  2025’e kadar üst segmentlerdeki satışların toplam satışların %45’ini oluşturması planlanıyor.

Renault 5 Prototipi: Kült bir otomobilin yeniden doğuşu

Marka Renaultion toplantısında ruhunu köklerinden alan . ‘Renault 5 Prototip’i de tanıttı. Sevimli, küçük şehir otomobili Renault 5 Prototip, markanın zamansız başarılarından birini modern ve tamamen elektrikli bir şekilde ile geleceğe taşıyor. Orijinal tasarımdan güçlü özellikleri bünyesinde barındıran Renault 5 Prototip’i, sarı vurgularla eğlenceli, afacan yanını koruyor. Gilles Vidal’in tasarım ekibi, Renault’nun geçmişindeki dünyaca ünlü bir kült model olan R5’ten ilham aldı. Modern yaklaşım; elektronik, mobilya ve spor dünyasından esinlenen materyallerde de göze çarpıyor.

Renault Tasarım Direktörü Gilles Vidal, “Renault 5 prototipinin tasarımı, marka mirasımızın kült modeli olan R5’i, temel alıyor. Prototip, modernliği ve zamana uygun bir otomobili temsil ediyor: Şehirli, elektrikli, çekici” dedi.

Prototipe bakıldığında R5 kolayca tanınabilir ancak fütüristik ayrıntılarla yapılan modern dokunuşlar (aydınlatma, ön kısım…) sayesinde ortaya çıkan sonuç, günümüz ruhunu eksiksiz yansıtıyor. Orijinal tasarımdan modernleştirilerek alınan stil öğeleri, son derece modern fonksiyonları da örtüyor: Şarj kapağını gizleyen kaput hava girişi, hava  kanatçıkları içeren arka farklar, gündüz farı olan tampondaki sis farları. Yan ızgara, jantlar ve arka taraftaki logo ise adeta orijinal R5’i selamlıyor. Mobilya dünyasından esinlenilen ön kısım ve tekstil tavan, afacan ve kalpleri fetheden bir Fransız cazibesinin ipuçlarını veriyor. Ön ve arka logolar aydınlatılarak prototipe hayat veriyor. Aracın Fransa’da ortaya çıktığının altını çizen aynalardaki Fransız bayrağı, koltuk başlıkları ve ön paneldeki küçük şeffaf ekranda görünen isim, yolculuğa davetiye çıkartıyor.

12 Ocak 2021 Salı

Zamların ne kadarını vergiyle ödüyoruz?

 Enerji Petrol Gaz İkmal İstasyonları İşveren Sendikası(EPGİS), gün itibarıyla son ÖTV ayarlamaları sonrasında akaryakıtta karşılanan ÖTV miktarlarını açıkladı.


EPGİS'ten yapılan açıklamaya göre benzin için 20 KRŞ/LT, motorin için 25 KRŞ/LT ve LPG Otogaz 70 KRŞ/LT ÖTV miktarı açıklandı.


Açıklamada, "Bu miktarlardaki ÖTV karşılanmaları bittikten sonra olası indirimler pompa fiyatlarına yansımaya başlayacaktır." denildi.


11 Ocak 2021 Pazartesi

Otomatik vites otomobiller trafiği ele geçiriyor

 Türkiye'de satışları geçen yıl 2019'a göre yüzde 69,4 artan otomatik vites otomobillerin, toplam satışlardan aldığı pay yüzde 71,5 oldu.

Günümüzde otomobil satın alırken, yakıt ve motor tipi önemli bir tercih sebebi oluyor. Aracın şanzıman tipi de otomobilseverlerin tercihlerinde önemli rol oynuyor.

Özellikle yoğun şehir içi trafikte konforlu bir sürüş sunan otomatik vites otomobillere ilgi dünya genelinde ve Türkiye'de artmaya devam ediyor. Yeni çıkan modellerdeki üst donanım paketlerin otomatik şanzıman seçeneğiyle sunulması da tercih nedeni oluyor.

Otomotiv Distribütörleri Derneği (ODD) verilerinden derlenen bilgilere göre, Türkiye otomobil ve hafif ticari araç toplam pazarı, 2020'de bir önceki yıla göre yüzde 61,3 büyüyerek 772 bin 788 seviyesinde gerçekleşti.

Sadece otomobile bakıldığında satışlar, 2020'de bir önceki yıla göre yüzde 57,6 artarak 610 bin 109 oldu. Hafif ticari araç pazarı da yüzde 77,2 büyümeyle 162 bin 679 adede ulaştı.

Satılan her 10 otomobilden 7'si otomatik vites oldu

2020 yılında otomatik vites otomobil satışlarındaki yükseliş de devam etti.

Yıl sonunda otomatik şanzımanlı otomobiller 436 bin 208 adetle yüzde 71,5 pay alırken, manuel şanzımanlı otomobillerin payı 173 bin 901 adetle yüzde 28,5 olarak belirlendi. Bir başka ifadeyle, satılan her 10 otomobilden 7'si otomatik vites olarak kayıtlara geçti.

2019'da otomatik şanzımanlı otomobillerin satışlardaki payı 66,5, satış adedi de 257 bin 454 adet olmuştu.

Böylece geçen yıl otomatik şanzımanlı otomobil satış adetleri 2019'a kıyasla yüzde 69,4 artış gösterdi.

E ve F segmentin tamamı otomatik vites

Segment bazında ele alındığında, kendi segmentinde en yüksek paya yüzde 100 ile ultra lüks segmenti (F) ve lüks segmenti (E) sahip oldu.

Bu segmentleri, yüzde 99,8 ile üst ve orta segment (D), yüzde 94 ile en küçük şehir otomobilleri olarak bilinen A segment, yüzde 69,8 ile kompakt sınıf ya da alt orta sınıf olarak adlandırılan C segment ve yüzde 61 ile de küçük araç sınıfı olarak bilinen B segment takip etti.

Söz konusu dönemde en fazla pay artışı yüzde 277,7 ile A segmentinde gerçekleşti.

Pazardan en çok payı C segmenti otomobiller aldı

Öte yandan, otomobil pazarında segmentlere göre bakıldığında, pazarın yüzde 87,6'sını vergi oranları düşük olan A, B ve C segmentlerindeki araçlar oluşturdu.

C segmenti otomobiller 384 bin 457 adetle yüzde 63, B segmenti otomobiller de 146 bin 821 adetle yüzde 24,1 pay aldı.

2019 ve 2020 yıllarına ilişkin otomatik şanzıman tipine göre adetler, paylar ve değişimler şöyle:

OTOMATİK ŞANZIMAN Ocak-Aralık 2019 Ocak-Aralık 2020
Adet/Pay Değişim Adet/Pay Değişim Değişim
A (Mini) 792 79,8% 2.991 94,0% 277,7%
B (Entry) 43.566 47,1% 89.489 61,0% 105,4%
C (Compact) 159.528 66,7% 268.168 69,8% 68,1%
D (Medium) 41.771 97,7% 56.235 99,8% 34,6%
E (Luxury) 8.851 100,0% 15.019 100,0% 69,7%
F (Upper Luxury) 2.946 100,0% 4.306 100,0% 46,2%
Toplam 257.454 66,5% 436.208 71,5% 69,4%


10 Ocak 2021 Pazar

Türkiye'de en çok satan 3 otomobilden 2'si Renault

 Renault Grubu 2020'yi liderliklerle geride bıraktı. Renault markası 98 bin 900 satış adedi ve 16,2 pazar payıyla binek otomobil liderliğini 21’inci yılında da korurken, Türkiye’de en çok satan 3 otomobil kürsüsünde 2 araçla yer almayı da başardı.

Son 20 yıldır binek otomobil pazarında Türkiye’nin tartışmasız lideri Renault, 2020’deki satış performansıyla bu başarısını 21’inci yılında da sürdürdü. Yıl sonu itibarıyla 98 bin 900 adet satış ve 16,2 pazar payı elde eden marka, toplam pazarda ise 101 bin 534 satışla yüzde 13,1 pay aldı.

Geride bırakılan 2020 yılında Türkiye’nin en çok satılan ilk 3 otomobilinden 2’si de Renault modelleri oldu. OYAK Renault Otomobil Fabrikaları’nda üretilen yerli modellerden Clio HB 2’nci, Megane Sedan ise 3’üncü sırada yer aldı.

Clio HB, 2020 yılında kaydettiği 46 bin 192 satış rakamı ile B HB segmentinin açık ara lideri oldu. Söz konusu segmentte satılan her iki araçtan biri yüzde 49,22 segment payı ile Clio HB oldu. Megane Sedan, 39 bin 917 satış adedi ile C Sedan segmentinde 2’nci sırada yer aldı.

Türkiye’de en çok satan SUV: Dacia Duster

Dacia markası ise 30 bin 800 satış adedi ve yüzde 4 pazar payı ile 2020 yılını, toplam pazarda 8’inci sırada tamamladı. Yıl sonu itibarıyla Türkiye’nin en çok satan SUV’si olan Duster, 17 bin 402 adetlik satış gerçekleştirdi. C-SUV segmentinde yüzde 14,98 pazar payı elde eden model, Türkiye otomotiv pazarının en büyük ikinci segmentinde liderliğe ulaştı.

Türkiye’de Renault ve Dacia markalarından oluşan Renault Grubu, böylece 2020 yılında toplam pazarda 132 bin 334 satış adedine ulaşarak, binek ve hafif ticari araç pazarında 17,1 pazar payı elde etti.

Renault MAİS Genel Müdürü Berk Çağdaş: Liderliğimizi korumak ana hedefimiz

“2020’yi otomotiv sektörü olarak kötümser senaryolardan uzak bir sonuçla kapatmamızın gururu içindeyiz. Geçmiş yıllarda yaşadığımız alışılagelen salınımların aksine bu yıl arz kaynaklı sıkıntılar, sektördeki gidişata yön verdi. Araç bulunabilirliği, uygun finansman koşulları ve güncellenen ÖTV matrahları rekabetin şekillenmesinde de ana etmenler oldu. Görünen o ki bir süre daha pandemi koşulları altında yaşamaya devam edeceğiz, 2021’de de belirsizliği en iyi yöneten ve dönüşen tüketici davranışlarına en hızlı adapte olabilen markalar rekabette avantaj sağlayacak. Renault MAİS olarak 2021 de kuşkusuz birincil önceliğimiz çalışanlarımızın ve müşterilerimizin sağlığı. Dönüşen müşteri ihtiyaçlarına en hızlı ve güvenilir şekilde cevap vermek; bu paralelde müşteri, bayi ve çalışan memnuniyetini bir üst noktaya taşımak ve binek otomobil liderliğimizi korumak ana hedeflerimiz olacak.

Segmentinin açık ara en çok tercih edileni yerli üretim Clio HB ve makyajlı kasasıyla satışa sunacağımız yerli üretim Megane Sedan’a ek olarak Yeni Captur, makyajlı ve makyajlı Koleos gibi modellerimizle gelecek sene de iddialıyız. Müşterilerimizle buluşturmak için sabırsızlandığımız yeni B sedanımızın pazara ayrı bir dinamizm getireceğine inanıyoruz. Binek otomobillerdeki iddiamızı Renault Express ve Renault Trafic gibi tamamen yenilenen modellerimizle ticari araç pazarına da taşımayı hedefliyoruz. Öte yandan müşterilerimize ulaşılabilir modeller sunmak, bu dönemde daha da büyük bir önceliğimiz haline geldi. Bu anlamda Dacia’da bizleri çok heyecanlandıran yenilikler göreceğiz. Yeni Sandero – Sandero Stepway ve makyajlı Duster gibi çok önemli ürünlerimizi piyasaya süreceğiz. Otomobil severlerin özellikle Sandero’daki değişimi büyük bir ilgi ile karşılamasını ve erişilebilir fiyatları ile Dacia’nın tüm yeni modelleri ile 2021’de epey ses getirmesini bekliyoruz.”

Yılın Entegre İletişim Uygulaması’nın da lideri

Renault MAİS, 2020 yılındaki başarılı satış performanslarının yanında “ODD Satış ve İletişim Ödülleri, 2020 Gladyatörleri”nde İletişim Kategorisinde de ödüllerin sahibi oldu. Yeni Clio Benzersiz entegre lansman iletişimi ile “Yılın En İyi Entegre İletişim Uygulaması” dalında ödül alan marka, Yeni Clio Benzersiz Lansman Gazete Uygulaması ile ise “Yılın Gazete Uygulaması” dalında ipi göğüsledi.

Artık trafik cezası araç kiralayana yazılacak

 Türkiye'de araç kiralama şirketlerinin beklediği düzenlemenin yürürlüğe girmesiyle birlikte yüzleri gülen şirket sahipleri, birçok mağduriyetin önüne geçildiğini söyledi

Trafik cezalarında kiralık araçlara yönelik yeni bir düzenleme yürürlüğe girdi. Daha önce araç kiralama şirketlerinin sorumlu tutulduğu cezalar, artık kiralayan adına düzenlenecek. Kiralık araç kullananlar, artık ihlallerinden de sorumlu olacak. Bu düzenleme araç kiralama şirket yöneticilerinin yüzünü güldü.

Araç kiralama şirketlerinin 2021 yılına müjdeli haberlerle başladığını belirten Edirneli araç kiralama şirketinin yöneticisi Ercan Özmencik, daha önce araç kiralama şirketlerinin sorumlu tutulduğu cezalardan, artık aracı kiralayan kişilerin sorumlu tutulacağı düzenlemenin yürürlüğe girmesinin kendilerini mutlu ettiğini söyledi. Kiralık araç kullanan kişilerin artık trafik cezalarından da sorumlu tutulacağını ifade eden Özmencik, düzenlemeyle birlikte birçok sorunun ortadan kaldırıldığını ve düzenlemenin güzel olduğunu savundu.

'Araç kiralama şirketlerinin en büyük sorununa neşter'
Düzenleme yapılmadan önce kiralanan araçların plakasına yazılan cezaların 15-20 gün sonra araç kiralama şirketlerine tebliğ edildiğini, aracın teslim edilmesinin ardından birçok müşteriye ulaşamadıkları için cezaların kendileri tarafından ödendiğini söyleyen Özmencik, düzenlemenin yürürlüğe girmesiyle artık böyle bir sorun kalmadığını belirtti.


Egzoz emisyon muayene ve ceza rakamları yenilendi

 Çevre ve Şehircilik Bakanlığı denetiminde 81 ilde gerçekleştirilen egzoz emisyon ölçümlerinin ücretleri ve ölçüm yaptırmayanlar ile emisyon değerleri standartların üzerinde olan araçların sahiplerine uygulanan ceza rakamları yenilendi

Bakanlıktan yapılan yazılı açıklamaya göre, motorlu taşıtlardan kaynaklanan egzoz emisyonlarının neden olduğu kirlilik, kentsel hava kirliliğinin önemli bir kısmını oluşturuyor.

Egzoz emisyon ölçümü bulunmayan ve standartlara aykırı emisyona sebep olan motorlu taşıtlar, insan ve çevre sağlığını tehdit ediyor.

Egzoz gazındaki kirletici maddeler insanlarda akciğer, kalp ve solunum yolu hastalıklarına neden olurken, alerji hastaları, yaşlılar ve çocuklar en büyük risk grubunda bulunuyor.

Motorlu taşıtlardan kaynaklanan egzoz emisyonlarının yol açtığı kirlilik, hayvan, bitki ve cansız varlıklar üzerinde de olumsuz etki yaratıyor.

TÜİK verilerine göre, Türkiye'de trafiğe kayıtlı 24 milyon 64 bin 532 araç bulunuyor. Araçların egzoz gazı emisyon ölçümü, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı kontrolünde 81 ilde yer alan istasyonlarda yapılıyor.

Geçen yıl 9 milyon 371 bin 637 aracın egzoz emisyon ölçümü yapıldı
Bakanlık bu kapsamda geçen yıl ülke genelinde 9 milyon 371 bin 637 aracın egzoz emisyon ölçümünü gerçekleştirdi.

Ölçüm yaptırmayanlara ve emisyon değerleri standartların üzerinde olan araçların sahiplerine ise para cezası uygulanıyor.

Bakanlık, geçen yıl egzoz emisyon ölçümlerini yaptırmayan veya standartlara aykırı emisyona yol açan motorlu taşıtların sahiplerine toplam 4 milyon 808 bin 726 lira idari ceza verdi.

En çok ceza Ankara, Hatay, Adıyaman, Uşak ve Niğde'de kesildi.

Egzoz emisyon ölçüm ücreti 90 lira oldu
Yeni yılla egzoz emisyon ölçüm ücretleri arttı. Geçen yıl yapılan her ölçümden 80 lira alınırken, bu sene ücret 90 lira olarak uygulanacak.

Ayrıca yeni yılla 2872 sayılı Çevre Kanunu uyarınca egzoz emisyon ölçümlerini yaptırmayan ya da ölçümlerde emisyon değerleri standartlardan yüksek çıkan araçların sahiplerine uygulanacak ceza miktarı artırıldı.

Bu kapsamda, egzoz emisyon ölçümü yaptırmayan motorlu taşıt sahiplerine uygulanan 1895 liralık idari ceza 2 bin 67, yönetmeliklerle belirlenen standartlara aykırı emisyona sebep olan motorlu taşıtların sahipleri için kesilen 3 bin 791 liralık ceza da 4 bin 136 lira olarak belirlendi.

Belirlenen usul ve esaslara aykırı ölçüm yapan istasyonlara 8 bin 272, yetki belgesi olmadan ölçüm yapan, sahte belge düzenleyenlere de 16 bin 547 lira ceza kesilecek.



Ekonominin can suyu: Otomotiv

 Türkiye otomotiv sektörü, üretim ve ihracat tarafında korona virüs salgınından etkilenmesine rağmen, iç ve dış pazar performansıyla ekonomiye büyük katkı sağladı.

Yeni tip korona virüs (Kovid-19) nedeniyle küresel piyasalardaki dalgalanmaların artırdığı finansal riskler, tedarik zincirlerine ve ihracata yansıyan olumsuz etkiler ve salgınla mücadele tedbirlerinin iç talebe etkileri ülke ekonomilerini zor durumda bıraktı. Özellikle salgının ilk dönemlerinde birçok sektör olumsuz etkilenirken, otomotiv, en fazla etkilenen sektörlerin başında geldi. Otomotiv üreticileri, üretimlerini durdurmak zorunda kaldı.

Salgın 2020 yılının mart-nisan-mayıs döneminde Avrupa otomotiv sanayisinde büyük sorunlar yaşanmasına neden olurken, Türkiye otomotiv pazarı da salgından Avrupa'ya nispeten daha az olumsuz etkilendi. Daha sonraki dönemde salgına karşı alınan tedbirlerle birlikte, ihracattaki ve üretimdeki düşüşe karşın Türk otomotiv sanayi hem iç pazarda hem de ihracatta ayaklarının üzerinde durmayı başardı.

İç pazar dinamik kalmaya devam etti

Otomotiv Distribütörleri Derneği (ODD), Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) ve Otomotiv Sanayii Derneği'nden (OSD) derlediği veriler de otomotiv sanayinin salgından etkilenmiş olmakla beraber, geçen yıl güçlü bir performans gösterdiğini ortaya koydu.

ODD verilerine göre, 2019'u 610 bin 109'la kapatan Türkiye otomobil ve hafif ticari araç toplam pazarında, geçen yıl 772 bin 788 araç satıldı. Böylece satışlar söz konusu dönemde yüzde 61,3 yükseldi.

Sadece otomobile bakıldığında satışlar, 2020'de bir önceki yıla göre yüzde 57,6 artarak 610 bin 109 oldu. Hafif ticari araç pazarı da yüzde 77,2 büyümeyle 162 bin 679 adede ulaştı.

Bu da salgın döneminde Türkiye'nin Avrupa'ya kıyasla pozitif ayrıştığını ve iç pazarın canlı ve dinamik kalmaya devam ettiğini ortaya koydu.

İhracatta ipi göğüslemeye devam etti

TİM verilerine göre ise geçen yıl otomotiv endüstrisi 25 milyar 548 milyon 566 bin dolarlık ihracat gerçekleştirdi.

Söz konusu ihracat rakamı 2019'da 30 milyar 587 milyon 64 bin dolar düzeyinde bulunuyordu. Bu da sektörün 2019'da yüzde 3,1 azalan ihracatının, geçen yıl da yüzde 16,5 gerilediğine işaret etti.

Sektörün 32 milyar dolara dayanan 2018 dış satım hacmi, tüm zamanların en yüksek ihracatı olarak kayıtlara geçmişti. Rekorun ardından 2019'da ticaret gerilimleri ve kurdaki hareketlilik sektörü etkilerken, geçen yıl da salgın nedeniyle ülkelerarası ticaretin neredeyse durma noktasına gelmesi otomotiv ihracatındaki düşüşü ikinci yıla taşıdı.

Tüm bunlara karşın otomotiv sektörü, olağanüstü gelişmelerin yaşandığı 2020'de de Türkiye'nin toplam dış satımından yüzde 15,1 pay alarak ipi göğüslemeye devam etti.

İhracatın yüzde 77,3'ü Avrupa ülkelerine

Otomotiv endüstrisinin Avrupa ülkelerine ihracatı, 2020'de bir önceki yıla göre yüzde 17,6 azalarak 19 milyar 759 milyon 802 bin dolar düzeyine geriledi.

Söz konusu gerilemeye karşın sektörün geçen yıl 25,5 milyar dolarlık ihracatının yüzde 77,3'ü Avrupa ülkelerine yapıldı. Bu da neredeyse ihraç edilen her 5 otomotiv endüstrisi ürününden 4'ünün Avrupa ülkelerine gerçekleştirildiğini ortaya koydu.

Bu dönemde otomotiv endüstrisinin, Avrupa'nın ardından en fazla ihracat gerçekleştirdiği ülke grupları, 1 milyar 434 milyon 242 bin dolarla Afrika ülkeleri, 1 milyar 400 milyon 632 bin dolarla Orta Doğu ülkeleri oldu.

Otomotiv endüstrisinin geçen yıl en fazla ihracat gerçekleştirdiği ülkelere bakıldığında, yine Avrupa ülkelerinin başı çektiği görüldü.

Sektörün geçen yıl en büyük pazarı, 3 milyar 571 milyon 447 bin dolarlık ihracatın gerçekleştirildiği Almanya oldu. Almanya'yı, 2 milyar 963 milyon 33 bin dolarla Fransa, 2 milyar 223 milyon 988 bin dolarla Birleşik Krallık, 2 milyar 136 milyon 147 bin dolarla İtalya ve 1 milyar 401 milyon 967 bin dolarla da İspanya takip etti.

Geçen yıl Slovenya'ya 1 milyar 170 milyon 67 bin dolarlık ve Belçika'ya 1 milyar 101 milyon 90 bin dolarlık ihracat yapıldı.

Böylece, 2020'de 7 ülkeye 1 milyar doların üzerinde otomotiv endüstrisi ürünü ihraç edildi. Söz konusu ülke sayısı 2019'da 10 iken, Hollanda, Polonya ve ABD'nin 1 milyar dolarlık ihracatın altında kalarak listeden çıkması dikkati çekti.

En fazla ihracat artışı Mısır'da

Otomotiv endüstrisi ihracatında geçen yıl en fazla düşüş yaşanan ülkeler listesinde başı ise Almanya çekti. Sektörün Almanya'ya ihracatı geçen yıl 2019'a göre 801 milyon 399 bin dolar azaldı.

Almanya'nın ardından İtalya 774 milyon 283 bin dolarlık, Hollanda 596 milyon 766 bin dolarlık ve Fransa 467 milyon 623 bin dolarlık ihracat düşüşüyle en fazla kayıp yaşanan diğer ülkeler olarak sıralandı.

Sektörün ihracatı 2020'de ise en fazla Mısır'a artış kaydetti. Mısır'a gerçekleştirilen otomotiv ihracatı geçen yıl 2019'a kıyasla 105 milyon 553 bin dolar yükseldi. Birleşik Arap Emirlikleri ise 24 milyon 382 bin dolarlık ihracat artışıyla bu sıralamada ikinciliğe yerleşti.

Otomotiv endüstrisinin geçen yıl 201 ülke ve bölgeye ürünlerini ihraç ettiği görülürken, dış satım miktarının bunlardan 130'una azalması, 71'ine ise artması dikkati çekti.

Öte yandan, OSD verilerine göre de 2020 yılı Ocak-Kasım döneminde toplam üretim yüzde 13 ve otomobil üretimi de bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 14 azaldı. Bu dönemde, toplam üretim 1 milyon 148 bin 240, otomobil üretimi ise 762 bin 743 düzeyinde gerçekleşti.

Verilere bakıldığında, dünyayı etkileyen küresel salgının neden olduğu söz konusu kayıplara rağmen Türkiye'de otomotiv üretiminin diğer ülkelere kıyasla daha güçlü kaldığı görülüyor.




7 Ocak 2021 Perşembe

2021 yılının araç muayene ücretleri belli oldu

 Karayolu Taşıma Kanunu ve Karayolu Trafik Kanunu ile bu kapsamdaki yönetmeliklerde düzenlenen belge, ceza ve muayene ücretleri 2021 yılı için yeniden belirlendi.


Araç muayene ücretlerinde tarife, 1 Ocak'tan geçerli olmak üzere KDV dahil 189,98 lira ila 503,86 liraya yükseldi.

Söz konusu ücretlerde, Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği ile 2021 yılı için belirlenen yüzde 9,11'lik yeniden değerleme oranında artışa gidildi.


Buna göre, KDV dahil muayene ücretleri; otobüs, kamyon, çekici ve tankerlerde 462,56 liradan 503,86 liraya, otomobil, minibüs, kamyonet, özel amaçlı taşıt, arazi taşıtı, römork ve yarı römorklarda 342,2 liradan 372,88 liraya, traktör, motosiklet ve motorlu bisikletlerde 174,64 liradan 189,98 liraya yükseldi.


Araç grubuna göre 2021'de uygulanacak KDV dahil araç muayene ücretleri şöyle (Türk lirası):